Sevgili okurlar bugünkü yazımda sizlerle Sağlıklı Toplum Ütopyam üzerine sohbet etmek istiyorum.. Takdir edersiniz ki insanlık ailesi daha iyi yaşam arayışını tarih boyu sürdürmektedir. Daha iyi, daha sağlıklı ve mutlu yaşam arayışı ve mücadelesi her bir insanın ve tüm toplumların temel arayışıdır. İnsanlık bu arayış ve yürüyüşünde bir hayli yol almış olmasına rağmen gelinen nokta sağlıklı ve mutlu toplumlar idealinden ve hedefinden bir hayli uzak ve geridedir.

Toplumlarda ve herbir insanda sağlıklı ve mutlu yaşam olanaklarına ulaşmamaktan kaynaklı kaotik bir bireysel ve sosyal psikoloji eğemendir. Günümüzde toplumlar sağlıksız ve mutsuzdur. Kaos ve karmaşa sürmektedir. Kapitalizmin yasalarının genel geçer olduğu dünyamızda toplumlar en başta sevgisizlikten muzdariptir. Bu açıdan ele aldığımızda çağımız toplumlarına nevrotik toplumlar, yani sevgi yoksunluğu yaşayan toplumlar diyebiliriz. Nevrotik olmak hasta olmak demektir. Nevrotik olan kişi ve toplum; Mutsuzdur, hırçındır, agresiftir, kendisi ile kavgalıdır. Depresif ve dehşet bencildir. Sadist ve saldırgandır. Tabi ki bu sağlıksız toplumların oluşumunun kapitalizmin yasaları ile doğrudan ilintisi vardır. Sınıflar arası farkın ve uçurumun bunca derinliği birey ve toplum psikolojisinde yukarda sıraladığım sağlıksız durumu ve anomalileri üretmektedir. Bir kesimin çok varsıl ve şatafat içinde bir kesimin ise yokluk ve yoksulluk içinde olması hasta toplumun oluşumunun kaynağı ve ana nedenidir. Ruh dünyamızdaki anomaliler bu sosyo- ekonomik zemin üzerinde oluşmaktadır. Yoksulun zengini sevmesi, zenginin de yoksulu sevmesi eşyanın tabiatı ile bağdaşır bir hal değildir. Sevginin olmadığı ve oluşamadığı yerde ve zeminde de nefretin oluşması kaçınılmazdır.

Sevgili okurlar sevgi sağlıklı toplumlara, nefret ise sağlıksız toplumlara götürür. Bu gün insanlığın karşı karşıya olduğu ana sorun sevginin egemen olabilecegi bir sosyo- ekonomik zemini yaratma sorunudur. Bu sağlanmadıkça toplumlar hastalıklı olmaktan kurtulamaz. Sevginin toplumsal egemenliğine giden yol insan doğasını ihya edecek olan, onun yaşama sevincini ve enerjisini artıracak olan ekonomik bir düzlemi yaratmaktan geçmektedir. İnsan Doğası ve büyük Ütopya adlı kitabımda sağlıklı toplum Ütopyamı- insanlığın hastalıklı durumdan kurtuluşuna giden yolun- çerçevesini oluşturmaya çalıştım. Sağlıklı topluma ulaşmanın en birinci adımı ekonomik düzlemde büyük ölçekli özel mülkiyetin sonlandırılmasıdır. Büyük ölçekli ekonomik yatırım ve projelerin, üretim tesis ve teşekküllerinin tüm toplum adına ve toplumun ortak emeği ve sahipliği kapsamında sosyal ve terbiye edilmiş devlet tarafından geliştirilip sürdürülmesi yoluna gidilmelidir. Bu yapılırken insan doğasının ana karekterine uygun bir başka yaklaşım da esas alınmalıdır. Nedir bu derseniz şöyle formüle edebilirim; İnsan doğasının kendisine ait olmayanı sevemeyecegi gerçeginden hareket ederek şunu öneriyorum ; Sosyalleştirilen devlet her yurtaşına yaşayabileceği bir konut, bir araba, düzenli bir maaş ve ekip biçebilecegi en az iki dönüm kadar araziyi tahsis etmek görevi ile yükümlü kılınmalıdır.

Bu biçimdeki küçük ölçekli özel mülkiyetin, istisnasız her yurtaşa ve eşit bir şekildeki dağılımı sağlılı toplumun temelini oluşturur. Hiç kimsenin ikinci bir arabaya, eve, maaşa ve iki dönümden daha fazla bir araziye sahip olamayacağı bir düzenleme sağlıklı toplumun asgari ekonomik alt yapısını oluşturacaktır diye düşünüyorum Sağlıklı toplum ütopyam özel mülkiyetin mutlaka olduğu ancak her yurttaşa eşit ölçüde dağılım esasına dayandığı bir ütopyadır. Bu sağlanmadıkça sevgiyi toplumda egemen kılamayız. Sevgi egemen kılınmadıkça da sağlıklı toplumdan söz edemeyiz . Bir başka yazıda buluşmak üzere.

Doğan Karaağaç

16 Ağustos 2023