Avusturyalı Psikanalist, Psikiyatrist ve bilim insanı Wilhelm Reich (1897-1957), yaşam enerjisinin renginin mavi olduğu tezini bilimsel yöntemlerle ortaya atmıştır. Sağlıklı alyuvarların çevresinde koyu mavi ışık çemberi olduğunu gözlemlemiş ve mavi renk ile yaşam enerjisinin özdeş olduğu sonucuna varmıştır. Yeşil bitkinin sarardığında, mavi olan yaşamın ayrışması sonucu sarıya dönüştüğünü kanıt olarak göstermiştir. Hakikaten “yeşil renk” sarı ile mavi karışımından oluşur.
Derin duyguları ifade eden her yüceltme eyleminin (şiir,şarkı,roman….) içerisinde mavi var olmuştur. Pozitif bilim, gökyüzünün mavi görünmesini ( mavi olması değil, insanların bu rengi görmesi) güneşten gelen ışınlardan dalga boyu daha kısa olan mavinin atmosferde daha fazla saçılmasının sonucu olarak ifade eder. Oysaki dalga boyu en kısa ışık rengi mordur. Lakin gökyüzü mor yerine mavi görünür. Bunun nedeni insan gözündeki ışık algılayıcıları mavi renge çok daha duyarlıdır.
İnsan gözü niçin mavi renge daha duyarlıdır. Burada bilimin dışında acaba hislerimiz mi mavi rengi görmemizi arzuluyor. Mor bir gökyüzünü düşünün! Sabahtan akşama kadar mor bir dünya. Böyle olsun istemezdik sanırım. Ya da gözümüzdeki algılayıcılar (reseptörler) duygu dünyamızın istediği bir seçimi mi yapıyor?
Yazının başında adı geçen bilim insanı Reich, yaşam (dirim,acun) enerjisinin varlığını ve renginin de mavi olduğu tezini söylerken (pozitif bilimin de açıkladığı gibi) görünen dünyanın gerçekten de yaşamı barındırdığı için mi MAVİ olduğunu iddia ediyordu? Deniz, gökyüzü, içimizdeki çocuk, hayallerimiz… v.s hep mavi değil midir? Bu haftaki yazımızı Büyük üstat Nazım Hikmet şiiri ile bitirelim: ……………
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz.
Soner Gündüz