Ne kadar kötü bir ismi var değil mi. Kara ile başlaması ilk anda söyleyeceğini söylüyor zaten. O da bir birleşik kelime ve karanın arkasından gelen batak her türlü negatifliği bünyesinde barındırıyor. Oysa ifade edilmek istenen bu değil. O sadece bir kuş cinsi. Siyah bir kuş olduğundan ona kara demişler, tıpkı karga gibi. Karga da bir birleşik kelime olsa gerek. Esas hali kara gaga olmalı. Zamanla kullanımda karga olmuş. Melis de kelimeleri böyle küçültüyor. Şömine yanıyoru şömünüyor, hiç anlamamı hiçmam, enişteyi eniş şeklinde söylemesi gibi daha bir çok kısaltmalar var dilinde. Onun bu kısaltmaları büyük ölçüde konuşma zorluğu yaşamasından kaynaklı. Bizlerin kullandığı böyle kısaltılmış kelimelerse, kolaya kaçmak nedeniyle yuvarlamadan kaynaklanıyor olsa gerek.. Ördek ebatlarında, siyah tüylü, hem karada hem suda yaşayan bir kuş o. Ayakları perdelilerden. Uzunca bir gagaya sahip, daha çok balıklarla beslenen, beslenme zevki olan bir kuş. Bu özelligi ile keyif erbabı da denebilir bence !
Balık tutmada hünerli olmasının evrimsel gerekçeleri var. Gagasının ucunun çengelli olması, ona olta özelligi katmış. Çok uzaklardan; yukarılarda uçarken, su içindeki balıkları tespit eden, keskin görüşlü gözleri var.. Üstelik bu gözler, su içindeki görüş netliğini sağlamak amacıyla, gerekli olan optik değisikliği yapabilecek niteliklere de sahip. Yaradanımız onun gözlerine, havaya ve suya ayrı ayrı adapte olabilen, optik görüş özellikleri vermiş. Çok derinlere dalabilecek hızda uçabilmesiyle de, 45 metreye kadar inmeyi becerir olmuş. Böylelikle ismindeki batak özelliğini kazanmış.Tüm bunların yanında tatlı sularda olduğu gibi, denizde de yaşayabilme özelliğine sahip çünki içtiği suyu deniz tuzundan ayrıştırıp kullanabiliyor. Oldukça hünerli bir kuş yani ! Hünerlerine şapka çıkarabiliriz !
Karabatağın, ne çok üstün meziyetleri varmış değil mi? Bu özellikleri bilinmediği gibi, biraz gözden sürme edilmiş bir kuş cinsi olmuş o. Öyle olmasının sebebi onu güzel bulmayışımızdan ileri geliyor. İnsan güzele meyleden bir canlı. Muhtemelen sesi de güzel değildir…Bari sesi güzel olsaydı, oradan yırtardı, bülbül misali. E böyle de olmayınca kimse onu iplememiş. Yine de; dalıştaki üstünlüğü dikkat çekmiş olmalı ki, uzun süre ortada görünmeyenlere, nereye kayboldun karabatak gibi denir. Ne de olsa derinlerden yüzeye çıkmak zaman alır !
Kimi zaman duygularımızı derin yaşadığımızda, bizlerin de yüzeye çıkması zaman alabiliyor. Karabatakta olduğu gibi, diplerde bir balık ödülü de yoktur bizlere. Issızlık ve karanlık vardır. İnsanın ışık kadar karanlığa da ihtiyacı olmasaydı, gece ve gündüz yaratılmazdı. Ruh, kimi zaman kör karanlık ister. Toprak altına girmişçesine zifiri arzular. Huzuru, bir süreliğine karanlıkta ve yalınlıkta bulur. Ruha istediğini vermek gerekir. Onun isteklerini, başım gözüm üstüne şeklinde karşılamak lazımdır. Boşuna bir şey istemez çünki o. Her istek bir amaca hizmet eder. Amaca hizmetten gayri, neyin önemi vardır ki yaşamımızda. İnsan ömrü bir amaca hizmet ettiği ölçüde anlam kazanır…
Karabatak kelimesini layığı ile hak eden coğrafyaların varlığını, yazının sonuna sakladım. Buraları ; çevre kirliliğinin had safhasını solladığı, nadide yerlerdir. Maalesef Karabük bu yerlerin başını çekiyor. Demir Çelik fabrikasının ve haddehanelerin çevreyi kirletmesine duyarsız kalındığı gibi, bu kirlilik yetersiz görülüp yanına birde çimento fabrikası yapıldı ama yetmedi, bu da yetersiz görülerek birde Marzinc geri dönüşüm.fabrikası açıldı. Tüm bu fabrikaların hiç birisinde baca filtresi yok !!! Zonguldak Kara Elmas Üniversitesinin yaptığı bir çalışma çevre kirliliğinin boyutlarını araştırmış. İnternette bulabileceğiniz bir çalışma bu. Karabükün toprağında bulunan ağır metaller tespit edilmiş. Buna göre, 80 km çapında kalan bölge dahilinde toprak kirli. Toprak kirliyse elbette su da kirli, havayı söylemeye ise gerek var mı bilmiyorum? Ağır metallerin sağlığımızı nasıl tahrip ettiği biliniyor. Kanser ve her türlü otoümmün ( bağışıklık bozukluğu ) hastalıklar bizlerle ! Maalesef kızım da bundan payını almış durumda. Troidinde nodülleri var ve daha önce de paratroid nodülü nedeniyle ameliyat olmuştu. Paratroid nodülünün sebep olduğu yan etkiler nedeniyle de, dört kez gözünden ameliyat oldu. Son kontroller gösteriyor ki, bir paratroid nodülü daha varmış ! Henüz ameliyat safhasına gelmemiş durumda. Bu nedenle, en kısa zamanda karabataklığı tescillenmiş bu yeri terk etmemiz gerekiyor. Hemen gidersek, bir ameliyattan yırtma ihtimalimiz olur ümidindeyim. Belki mevcut durumu muhafaza edip ilerlemeyi durdurabiliriz. Bundan sonraki hayatımızda, buraya ancak misafir olarak gelebiliriz noktasına gelmiş durumdayım. Oysa ki bu kışı burada geçirip; planladığım bazı işleri gerçekleştirecektim. Her şey nasiple elbette, ama nasip değilmiş demek de istemiyorum. Öyle hemen vazgeçenlerden değilimdir ben. Vazgeçmezsen Allah birgün verir bilirim ! Burada yaşayanlar olarak, seçimlerde oylarımızı kullanırken, birinci önceliğimiz, mevcut tüm fabrikalara baca filtresi takılmasını proğramına almış kişiler olmalı. Aksi takdirde bu KARABATAK her birimizi içine çekip yutmaya devam edecek. Buradaki KARABATAĞI kurutmayı amaçlamış siyasileri olmazsa olmazımız yapmazsak, karabatağın içine gömülmek kaçınılmaz sonucumuz oluyor.
Sevgilerimle
Dyt. Güner Erbay