DOLAR
Alış: 34.18
Satış: 34.32
EURO
Alış: 37.02
Satış: 37.16
GBP
Alış: 44.35
Satış: 44.68
Hayvanlara Doğru Yaklaşım Üzerine (7)
Sevgili okurlar türümüzün hayvanlara yaklaşımında son asrımızda katlanarak gelişen gittikçe artan ve bir davranış kalıbı halini alan hayvan sevgisi eğilimini ilk altı makalede ortaya koymaya çalıştık. Buraya kadarki değerlendirmemizde yaşanmakta olanı, gerçekliği, gerçekleşeni ortaya koyarken bu pratikte bariz bir şekilde görülen adeta sırıtan çelişkili duruma dikkat çektik. Kendi türüne karşı gaddar ve acımasız kesilebilen, olmadık kırım ve kıyımlar yapabilen türümüz ( örneğin son İsrail ve Filistin savaşına dikkatle bakınız) ilgi ve sevgisinin merkezine bazı hayvan türlerini neden almaktadır? İhtiyaçlar canlı organizmaların davranışlarını belirlediğine göre insan türünün son asırda öz ve biçim değiştiren hayvanlara sevgi ve sempati davranışı hangi ihtiyaca binaen gelişmektedir ?
Sevgili okurlar önceki değerlendirmelerimden hatırlayacağınız üzere davranış kalıplarının oluşumunun güçlü bir ihtiyaç zemini olmaksızın ortaya çıkamayacağını izah etmeye çalışmış ve soyumuzun hayvanlara yöneliminin bir davranış kalıbı halini aldığını izah etmiştim. Şimdi bu ihtiyacın ne olduğuna, nerden kaynaklandığına, insan doğasının hangi biyolojik ve psikolojik talep ve ihtiyacına cevap olarak geliştiğini ve hangi sosyolojik sosyal psikoloji zemininde tırmanmakta olduğuna bakalım. Avcı-toplayıcı Homo sapiensin kendi dışındaki hayvan türleri ile ilişkileri daha çok ‘gözü kestiğini yakalayıp yeme , gözü kesmediğinden ise kaçarak kurtulmaya ona yem olmamaya çalışmak’ ekseninde idi. Bin yıllar süren bu süreç taştan ve ağaçtan aletler yapmayı ögrendikten sonra nitelik değiştirmiş hayvanları tutsak ederek onları zapturapta almak ve onlardan çok amaçlı yararlanmaya dönüşmüştür. O aşamada türümüzün hayvanlardan yararlanmak amaçlı, yaşama tutunma savaşında hayvanlara dayanmaya çalıştığını belirtelim. Yani o yönelim ve davranışının merkezinde keyfiyetin değil aksine ihtiyaca tekabül eden bir mecburiyetin olduğunu belirtelim. Tarım ve din toplumlarına dönüşen insanlık soyu hayvanları evcilleştirmede daha çok deneyim ve bilgi sahibi olmuş ve pek çok türü evcilleştirerek hizmetinde kullanmıştır. Bu süreç ve hayvanlara yaklaşım biçimi aşağı yukarı yirminci yüz yılın ilk çeyreğine kadar bu eksende, bu maksat ve zorunluluk üzerinde gelişir ve sürer iken son bir asırdır nitelik ve boyut değiştirmiştir. Tersine dönen bir eksen kayması gözle görülür bir şekilde gelişmeye ve egemen olmaya başlamış bulunuyor. Hiç kuşku yok ki dünyamızın geri kalmış, sanayileşmede pek yol alamamış kesimlerinde henüz eksen eski biçimiyle sürmektedir. Ancak ne var ki sanayileşmiş, gelişmiş toplumlarda yeni bir eksen ortaya çıkmış bulunuyor ve her gün egemen hale geliyor. Bu eksen kaymasının özü şudur; Yüz yıl öncesine kadar hayvanlara olan ilgi ve yaklaşım mutlak zorunluluktan kaynaklanıyordu. İnsanlar yaşamını sürdürmek için buna mecburdu Son yüz yılla birlikte insan türü artık keyfiyette isnaden hayvanları yanında tutmaya ve onları beslemeye başlamış bulunuyor. Eski eksende hayvanları kullanarak karnını doyurma sürecinde onları temel araçlardan biri gören ve onlara dayanarak beslenen türümüz şimdi onların üretimde hiç bir rol ve işlevi kalmamışken onları beslemeye, onlara bakmaya, tutsak olarak tutmaya, özgürlüklerinden etmeye ve genetik kodlarını mutasyona uğratmaya devam ediyor. Sevgili okurlar türümüzün hayvanlara yaklaşımında son yüzyılda ortaya çıkan bu eğilimi yüzeysel bakıldığında keyfi bir yaklaşım ve davranış kalıbı olarak görünüyor olsa da aslında bu davranış kalıbına türümüzü mecbur eden ve son yüzyılda oluşan ihtiyaçlar söz konusudur. Ayrıntılı ve derinlikli ele aldığımızda yeni dönem hayvan sevgisi eğiliminin bir yeni mecburiyete binaen oluştuğunu görebiliriz.
Bu eğilimin sağlıklı olup olmadığından, doğru bir davranış kalıbı olup olmadığından bağımsız ve objektif ele alınması halinde gerçeklik budur. Yani ; bu davranış keyfi gibi görünse de bir ihtiyaca tekabül etmektedir. Kapitalist üretim tarzının türümüzde yarattığı aşırı bencillik ve kendine sevdalanma durumu bir gerçekliktir. Bu kulvara giren ve aşırı bireyci insanları yaratan kapitalist ekonomik sistem bencil, bireyci, aynı zamanda böyle olduğu içinde yalnızlaşan, mutsuzluk denizinde yüzen, anlam arayışında anlamsızlık girdabına giren, hiçlik atmosferini kuşanan, çevresine güvensiz ve önyargılı tipolojiyi yaratmıştır. Bu özelik ve niteliklerle donanan kapitalist tarzın toplumları ve insanları bunalımlıdır. Türün kendine güvensizliği türün kendisinden kaçışına, soğumasına ve yalnızlaşmasına yol açmıştır. Bu durumda doğan boşluğu bir şeyin doldurması kaçınılmazdı. Bu şey de bazı hayvan türlerinde somutluk kazanmış bulunuyor. Evcilleştirilmiş, asırlardan bu yana doğallığını az çok yitirmiş, yabani olmakta devam eden hemcinslerine göre pek çok özelliğini yitirmiş olan bu bazı hayvanların yoğun ilgiye mazhar olmasının sebeplerinden biri kapitalist üretim tarzının yarattığı insan tipolojisidir. Bu doğrudur ama tek başına bu davranışı izah etmeye yeterli değildir. Bu davranış kalıbının doğrudan insanın biyolojik ve psikolojik doğası ile bağıntısı vardır. Bir dahaki yazımda irdelemeye devam edeceğim.
Doğan Karaağaç
8 Ekim 2023
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.