DOLAR
Alış: 34.44
Satış: 34.57
EURO
Alış: 35.95
Satış: 36.10
GBP
Alış: 43.12
Satış: 43.44
Hikaye bu ya…
Hikayemiz adını bilmediğimiz bir ülkede geçiyor. Bu ülke ileri demokrasi ile yönetilirmiş. Hatta bu ileri demokrasi sadece siyasi partilerde değil, sivil toplum kuruluşlarında da en ince ayrıntısına kadar uygulanırmış. Seçimler olurmuş ve insanlar birilerini kendisinin seçtiğini sanırmış. Genelde oy verdiği kişiyi tanımaz, talep olunan görev hakkındaki bilgi ve becerisi konusunda bilgi sahibi olmazmış. Bizim aşiretten, bizim tarikattan gibi noktalar çok önem arz edermiş. Liyakat önemli değilmiş. Aday olmak için sağlanan maddi destek ya da getireceği oy sayısı önemliymiş. Bazen etkilediğini düşünülen kişi sayısına göre grup liderine ufak tefek rüşvetler verilirmiş. Önemli noktalara katkı sunabilecek, vizyonu olanlar değil seçim kazanılmasını sağlayan ya da biat edenler getirilirmiş.
Bu ülkede her koltuk çok önemliymiş. Oturan kalkmazmış. Koltukları korumak için pazarlıklar yapılır, seçim sonrası için sözler verilirmiş. Seçimlerde seçmenler seçiyor gibi yapar, seçilenlerde seçiliyor gibi yaparmış. Seçilecekleri esas üst yönetim belirlermiş. Sivil toplum kuruluşlarında ve siyasi partilerde seçimi kazanmak için üye kaydı yapmak modaymış. Bu üyeler bir vaat sonucu o sivil toplum kuruluşlarına ya da partiye gelir, umduğunu bulamazsa tamamen zıt bir kuruluşa gidermiş. Sözde seçilmiş olanlar da seçmenlerine karşı sorumluluk hissetmezmiş. Seçimlere kadar astığı astık, kestiği kestikmiş. Gelişen olayları demokratik olarak tartışıp bir karara bağlamak yerine perde arkasında kulisler yapılır, uygun çözüm yerine istenilen çözüm için çoğunluk sağlanmaya çalışılırmış. Kendi çıkardıkları yasaları önemsemez, kendi ihtiyaçlarına göre değiştirirlermiş. Toplumun geleceğini tehlikeye atmak pahasına her türlü kural çiğnenir, uygun olmayan izinler verilirmiş. Demokrasi var ülkede denirmiş, halk isterse tabii ki olacak efendim diye naralar atılırmış. Mesela bankaların yönetim kuruluna güreşçiler, hastane müdürlüğüne imamlar atanırmış. Birkaç yıl yaşamak için bu ülkeye gelen yabancılar önce hayret eder, sonra filozof Friedrich Nietzsche’nin 19.yüzyılın son çeyreğinde söylediği şu sözü hatırlarlarmış:
”Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir. “ Acaba burası öyle bir ülke, toplumda öyle bir toplum mu derlermiş.
Hikaye işte…
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
BİR KUŞADASI MASALI
-
YARDIM KAMPANYALARI NASIL OLMALI
-
KLİMA KULLANMAK ARTIK ÇOK ZOR !
-
İYİ PARTİ’DE FRENLER TUTMUYOR
-
ÇOCUK HAKLARI GÜNÜNDE GERÇEKLER
-
İYİ PARTİ NASIL KURTULUR
-
AİLE HEKİMLERİMİZE SABIR VE KOLAYLIKLAR DİLİYORUM !
-
KUŞADASI CHP’NİN ALTYAPISI
-
ORTAKLAŞA ÇALIŞMA YENİ PROJELER
-
SİZDE HİÇ VİCDAN YOK MU ?
-
SELÇUK VE KUŞADASI GERÇEĞİ
-
Doyumsuz İnsan Doğası Canlı Yaşamın sonunu Getirebilir