Söke, yaşamış olduğu sel felaketi nedeniyle afet bölgesi ilan edilecek mi?
Yoksa, yine her zaman olduğu gibi üstü mü örtülecek.
Zamanında temizlenmeyen dere yatakları, doğayı katleden maden ocakları unutulacak mı?
Bu konu ile ilgili gelişmeleri takip edelim ve sonuçlarını kamuoyuna duyuralım.
Bu arada konuyu ülke gündemine taşımak için gayret gösteren milletvekillerine ve diğer basın mensuplarına da teşekkür edelim.
Söke’deki sel felaketinin bir benzerini, biz yıllar önce matbaa tesisimizin sel sularının işgaliyle tamamen yok olması sonrasında yaşamıştık.
Kuşadası’nı ikiye bölen dere yatağının taşması sonucunda; o bölgede bulunan matbaamız, tavana kadar sel suları ile dolmuştu.
Çalışan personelimiz Hidayet Aslan komşuların yardımı ile ölümden son anda kurtulmuştu.
Kendi imkanlarımız ile suyu boşaltmış ve tüm baskı makinelerimizi çöpe atmak zorunda kalmıştık.
Bir anda işsiz kalmış ve ne yapacağımızı bilemez hale gelmiştik.
Neyse ki o dönemki Kuşadası Belediye Başkanı Engin Berberoğlu biraz da sorumluluğu olduğu için matbaamızı tamamen yenileme sözü vermişti.
Sözünü yerine getiren ve daha uzun yıllar Kuşadası halkına haber vermemizi sağlayan Berberoğlu’na buradan yıllar sonra tekrar teşekkür ederim.
Aynı dönemde daha onlarca işyeri ve ev bu durumu yaşamış, Berberoğlu hepsine destek olmuştu.
Şimdi böyle vicdanlı yönetici kalmadı.
Ne olursa olsun ertesi gün unutuluyor.
Ancak, Söke’deki sel felaketi unutulmamalı.
Tıpkı kendi tesisim için yaşadığım üzüntüyü Söke halkı için de yaşıyorum ve gelişmeleri takip ediyorum..
Söke’deki sel felaketi unutulmamalı, unutturulmamalı.
Giden canlar ve ardında kalan insanlarımıza saygı unutmamaktan geçiyor…