Dün bir şehir turu yaparak, yakın çevremdeki bazı siyasilerin seçim değerlendirmelerini aldım.

Bazıları siyasi sonuçları hala okuyamamış olmalı ki, Adalılık üzerinden sonuçlar çıkarma zorlamasında bulunuyor.

Bence; Adalılar Kuşadası siyasetinin belirleyici unsuru olduklarını kanıtlamaya ihtiyaç duymamalı.

Kuşadası’nda yaşayan ve kente artı değer kazandıran herkes eşit yurttaşlık sorumluluklarıyla sandık başına gitti.

Adalıların tek konuda farklılığı olabilir belki.

O da daha centilmen, daha donanımlı, daha entelektüel, daha nitelikli siyaset üretmeliler ki, farklılıkları ortaya çıksın.

Madem ki; dışarıdan gelen bizler işe yaramaz, lüzumsuz insanlarız, o zaman Adalılar daha üstün olduklarını daha nitelikli bir duruş sergileyerek gösterebilirlerdi.

Ne yazık ki bu dediğim olmadı…Adalılık üzerinden siyaset üretenler, siyasete nitelik kazandıramadıkları gibi yanlarına çektikleri kadrolarla çirkin bir siyaset tarzı sergilediler. Transferler üzerinden siyaset üretebildiler.

Görünürdeki Adalılar yerel seçimleri futbol maçı gibi gördü.

Hatta bir liderleri, ben futboldan anlarım o anlamaz gibi bir demeç verdi. Sanki futboldan anlamak siyasetçinin asli görevi imiş gibi.

Futbol maçı gibi görülen yerel seçimlerde, doğal olarak bizler de kendimizi deplasmanda gibi hissettik.

35 yıldır Kuşadası’nda yaşayan bir yurttaş olarak bana bile hissettirilen “deplasman” gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Biz tribünlere oynamadığımız için işimize baktık.

Deplasmanda taşa tutulmanın gerçeğini bire bir yaşadık.

Kuşadası’ndaki yerel siyaseti bu hale dönüştüren kim varsa şapkasını alıp önüne düşünsün.

Siyaset futbol maçı gibi görülemez.

Siz istediğiniz kadar gençliğinizde “iyi futbolcu” olun.

Tribünleri tahrik edin. Kendinizi yere atın. Penaltı bekleyin.

Akıllı siyaset yürüterek işini yapanlar kazanacaktır.

Ben yerel seçimleri böyle okudum.

Kimse siyaseti ayağa düşürmemeli.