DOLAR
Alış: 35.39
Satış: 35.53
EURO
Alış: 36.13
Satış: 36.27
GBP
Alış: 42.85
Satış: 43.17
ATA
Atanın sözlük anlamı; “baba, kişinin geçmişte yaşamış olan soy büyükleri.” olarak açıklanıyor. Bir de millet olarak, ortak atalarımız var. Bir milletin, tüm tarihi önemli şahsiyetleri, o milletin atalarını oluşturuyor fakat en birinci atamız elbette BABAmız! Birkaç gün önce ben, en birinci atamı, babam Ömer Bostancı’yı uğurladım. Onu sonsuzluk denizine yolcu ettik. Bugün üçüncü günümüz dolacak. Yattığı yere gidip bugün son kez aynı boyutta tek taraflı da olsa iletişime geçeceğiz. O bizi duyup görecek biz sadece hissedeceğiz. Gidişinin yakın olduğunu biliyorduk ama bu gidiş ani bir gidiş oldu. Bu ne demek böyle şimdi demeyin; bu öyle bir şey işte, aynı tam dediğim gibi !
İyi olmadığını sezmek zor değildi. Kalbi bedenine yetmiyordu. Böyleyken; nasılsın dediğimizde, her zaman, “şükür Allaha iyiyim”den başka cevap almazdık ondan! Bu cevap bizi hem memnun eder, hem de rahatsız ederdi. Rahatsız ederdi çünki durumunu tam olarak anlamamızı engellerdi! Derler ki; biz doğmadan, hatta oluşmaya başlamadan önce, ruhlar aleminde bir ruhken, dünyadaki ailemizi kendimiz seçermişiz. Bu fikri hiç bir zaman dışlamazsam da, doğruluğunu inanç düzeyine getirdiğimi söyleyemem! Bebeklik sonrası ilk çocukluk dönemlerimde babacı bir çocuktum ben. Anneyle çok fazla işim yok gibiydi. Hatta annem bana rakip miydi ne?! Babamsa benim Ayhan Işığımdı! Annem benim o küçücük aklımla babamı hak etmiyordu, ben ediyordum! Görüldüğü üzere oidipus kompleksi ben de tavandaydı. Sevgisini abartılı göstermekten çekinmeyen birisiydi babam. Şımarır falan demez, çocuğuna hiç sakınmadan sevgisini verir fakat otoritesini de elden bırakmazdı. Fikir düzeyinde konuşmayı çok sever, hiçbir savın peşinden koşulmasını istemez, karşı savların da geçerli olabileceğini , yahut en azından geçerli bazı taraflarının, yönlerinin olabileceğini uzun uzun anlatırdı. Eleştirmeyip söylediklerini kabul ettiği birisi vardı. Onu beğenmekle kalmıyor, çok da seviyordu. O da Atamızdı. Çünki o vatanı kurtarmakla kalmayıp, hayatta en hakiki mürşit ilimdir demişti ve babamın kalbini fethetmişti!
İnsanlar, ana baba olarak, çocuklarına bir çok hata yapar. Çocuk büyütmek zorlu bir süreçtir ve oldukça da uzun süren bir süreçtir. Aslında uzun demek de kafi gelmez ona! Ana baba olmak devam edip giden bir süreçtir. İnsansa Allah tarafından hata yapmak üzere yaratılmıştır. O melekler gibi hatasız değildir. O bir kuldur ve kullar hatasız olmaz! Ana babalar da çocuklarını büyütürken bir çok hata yapar. Çocuklarsa; sevildikleri takdirde, hepsini peşin pesin affeder. Sevgi her türlü hatanın üstünü çok da güzel örter! Hepimiz hayatımızda, şu yada bu nedenle, yolunda gitmeyen işler için, kimi zaman kendimizi, kimi zaman başkalarını suçlarız ve atalarımızı da suçlayabiliriz. Bazen haklı bile olabiliriz! Ana baba çocuğuna doğru bildiğini yapar. Yaptığının altında her zaman çocuğunun menfaati vardır. Sorun şudur ki; her doğru bildiğimiz doğru çıkmaz! Hayat bazen bir hengame olabilir. Hatta belki de çoğunlukla bir hengamedir
! Yıllar yılları kovalar. Bir gün atan gider. Nereye gider bilinmez. Gittiği yer bize gayb alemidir. Belki de bu nedenle, geride kalanlar çok üzülür. Sevilenin kaybedilmesi kalbimizi düğüm düğüm yapar ve nasıl çözeceğimizi bilemeyiz. Gidenler için bildiğimiz bazı şeyler de vardır elbette. En somut bilinense bedenin toprak olduğudur. Mantıken bu bir sorun teşkil etmez! Sonuçta madem topraktan geliyoruz elbette ona dönüş yapacağız!… Peki bedenden ayrılan o can nerededir şimdi. Can nedir? Nasıl bir şeydir? Bir enerji?! Elektriksel bir şey midir? Can eşittir ruh mudur? Yoksa ruh candan daha büyük bir şey midir?
Belli ki ruh bir enerjidir ama nasıl bir enerjidir? Isı mı, ışık mı? Yoksa bilemediğimiz başka bir enerji çeşiti mi? Bedenin yaşadığı dönem boyunca evrene yaydığı elektriksel dalgalar nedir? Bedensel bir şey midir? Ruhsal bir şey midir. Auramız nedir, ruhsal mıdır, bedensel midir? Sesimiz nedir? Bedene mi aittir? Yoksa bedenden kaynağını alan ruhsal bir şey midir? Ses bir frekanstır. Frekanslar da bir enerji! Evrende var olan her şey bir enerjidir. Evrense var olanların yok olamadığı bir oluşum! O halde; bizlerin her an her salise yaymış olduğu, ister görüntü dalgaları olsun, ister ses dalgaları, isterse beyinsel yahut kalpsel elektrik dalgaları olsun hepsi de evrende kalıyor. Beden çürüyüp dönüşürken bunlar hiçbir şeye dönüşmeden evrende saf olarak kalıyor. Duygularımızın bizde, bedenimizde, oluşturduğu enerji farklılıkları da evrende kalıcı olarak bir yerlerde yüzüyor. Bizden evrene yayılan bu enerjileri, yakalayıp bize gösteren cihazlar olsa, her birimizin hayatını hiçbir gizi olmadan izleyebiliriz. Allahtan hiçbir şeyimizi gizleyemememiz böyle bir şey demek ki diyorum!
Bedenimizin dışına taşan ve evrende yüzen bu enerjilerimizin acaba büyük bilgisayarla iletişimi devam ediyor mudur? Büyük bilgisayar bizler yaşarken düşünce ve duygularımıza veya yaptıklarımıza sürekli olarak karşılık verir. Bu karşılığı bazen anlayabilir bazen anlayamayabiliriz. Benim merak ettiğim şey; bize yanıt veren bilgisayar acaba beden gittikten sonra, geride kalan enerjilerimizle irtibatını sürdürüyor mu? Bana göre hiç kuşkusuz ki sürdürüyor !
Ruh bedenimizin yaydığı bu enerjilerin toplamı olabilir mi? Olabilirse eğer sadece bu kadardan ibaret mi, yoksa daha fazlası da var mı? Daha fazlası olmalı diyor zihnim. Daha fazlası olmasaydı eğer, bu dünyaya tekamül etmek için, bir şeyler öğrenmek için gelmezdi. Hayatın içinde, bedenimizin yaşadığı her şey, ruhun zenginliğine hizmet eder. Ruhu büyütür daha kocamanlaştırır!!! Babamı gönderdiğim ilk anlarda, onun evladı olmayı benim seçtiğimi anladım. Bunu anlayabilmek için o derin üzüntüyü deneyimlemek gerekiyormuş. Anladım ki onun ve annemin bana verdiklerini başka hiç kimse veremez! Onların verdiklerini almam gerekiyordu… Evet benim ruhum onu baba, annemi anne olarak seçip bedenlendi ve bu seçim benim için en mükemmel olan seçimdi! Ayrıca; ebveynler için söylediklerimin, hayatımıza giren her insan için de geçerli olduğunu düşünüyorum.
Hatalarıyla, artıları ve eksileriyle bizi ebeveynlerimiz şekillendirir. Heykelin ne olacağını onlar belirler. Daha sonra.hayatımıza giren diğer insanlar, bu heykelin üstündeki son rütuşları yapar. Anladım, bildim ve inandım ki; her ruh anne ve babasını kendisi seçerek geliyor bu hayata. Yine biliyorum ve inanıyorum ki; ruhumuz bedenin ömrü boyunca yaydığı enerjilerin toplamından çok daha fazlasıdır fakat çok daha fazlası olan bu ruhun bedenlenmeyle oluşan enerjilere büyüyebilmek, gelişebilmek için gereksinmesi vardır. Bedenimiz ruhumuzu büyüten, geliştiren bir kaptır. Bu kabın oluşturduğu ve ruha ilave ettiklerini, birlikte oldukları dünya yaşamı süresince, ruhun kendisi de bizzat denetler. Yani ruhumuz, aynı zamanda, kendisine ilave olacaklar hakkında da söz sahibidir. Bu söz sahipliği; anne babayı seçmeyi de mümkün kılar!!!
Sevgilerimle Dyt. Güner Erbay.
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
ASIL GÖREVİMİZ
-
İMKANSIZI BAŞARDINIZ, TEBRİK EDİYORUM !
-
OLDU AĞAM GÖRÜRSEM SÖYLERİM
-
DÜNDEN GERİYE KALANLAR
-
ATA
-
FİKRİNİZ BOL OLSUN
-
MAAŞIN NE KADAR? 200 LÜK BANKNOT OLARAK 11 KİLOĞRAM
-
SELİM İLERİ’NİN ARDINDAN
-
İNANDIRICI OLMAK
-
HEDEF ÖLÜM SINIRI RAKAMLARI MI?
-
ŞİMDİDEN DUYURAYIM
-
BİRİLERİ KONUŞUR, BİRİLERİ İŞ YAPAR