Kuşadası CHP’nin Ekrem İmamoğlu’na mektup gönderme kampanyası son derece naif, incelik ve güzelliklerle dolu dayanışma örneği veriyor.

Cezaevi koşullarında en değerli iki şey; dostlardan gelen mektup ve gelen görüşçülerdir, diye düşünüyorum.

Cezaevinde mektuplarla hayata tutunan 12 Eylül kuşağını unutmadık.

Biz de o kuşağın son temsilcileriyiz.

Cezaevinden gelen mektupları, gazetemdeki köşemde açtığım günler daha dün gibi.

Mahkumlar cezaevi koşullarından şikayet ederler genelde.

Mektuplarının verilmediğinden, okunduğundan, bazı bölümlerinin karalandığından..

Bugün tüm bu yaşadıklarımız yeniden gözümün önüne geldi.

Mektupların içeriğinin dahi sansürlendiği bir süreçten geçtik, bugünlere geldik.

Ekrem İmamoğlu’na yazılan mektupları şöyle bir değerlendirdiğimizde, tutuklamanın bir yolsuzluk soruşturmasını aştığını görebiliriz.

Her şartta; tutuksuz olarak sürdürülecek bir soruşturmanın cezaevinden yürütülmesi ülke insanı tarafından kabul edilmiyor, benimsenmiyor.

Halk tarafından benimsenmeyen yöntemlerde neden ısrar edilir?

Ben de buradan sayın Ekrem İmamoğlu’na kısa bir mesaj iletmek istiyorum.

“Kendinizi daha rahat ve güvende savunacağınız günler gelene dek, sizinle ilgili haberleri yapmaya devam edeceğim. Türkiye önemli bir süreçten geçerken, ülkenin güzel köşesi Kuşadası’ndaki gelişmeleri, bir duvarın ardından size, portakal bahçesi, nar ağacı, şeftali çiçeği kokularıyla duyuracağım..

Her şey çok güzel olacak..

Sevgiler, selamlar”…