Ana Sayfa Yazarlar 7.08.2023 603 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

PAPARA

Paparanın iki anlamı var. İlki ekmek artıkları ile yapılan bir yemek, ikincisi azarlanmak.Şimdilik konuyu burada bırakıp eski milli eğitim bakanımızın instagramda paylaştığı bir yazısına geçeceğim.

Prof.Dr.Ziya Selçuk’ un instagramda atık ve artık ile ilgili yazısını okudum. Okuyana güzel farkındalıklar katması, bende de aynı konuda yazma isteği oluşturdu.

Milli eğitim bakanıyken pek çok kişiye kendisini sevdirmiş, değerli bir insan olduğunu bizlere ispatlamıştı. Elbette böyle kıymetli insanların her söylediği de önem arz ediyor, aynı Prof.Dr.İlber Ortaylı gibi. Şu an onun” İnsan Geleceğini Nasıl Kurar” kitabını okuyorum. Bu yaşta böyle bir kitap okunur mu ? E okunur niye okunmasın. İnsan gideceği ana kadar, önündeki geleceği kurmakla mükelleftir bence. Okunanların çoğu bildiğin şeyler bile olsa pekiştirmek, hatırlamak iyidir. Herhangi bir şeyi pekiştirmek, o konuda tekrar heveslenmenizi de sağlıyor. Ayrı bir güç verip, yaşamın ataletini yok ediyor. Böyle insanlar ne yazık ki, toplumumuzda parmakla gösterilecek kadar çok az.Bizler toplum olarak, neredeyse artık nesli tükenmek üzere oldukları duygusundayız. Seviyorum sayın İlber Ortay’lıyı; onun bilgili ve bilge bir insan olmasının ötesinde sakin, telaşsız, gamsız kasavetsiz rahat halleri sevimlilik katıp, kendisine çekiyor insanları.Bu insanlar, zamana mekana günlük çıkarlarına göre hareket etmeyen, doğru bildiklerini çekinmeden söyleyebilen, ilkeli insanlar. Prof.Ziya beyin yazısı ekmeğin artanlarından bahseden bir yazı. Günümüzde yiyeceklerin artanlarına atık dendiğinden bahsediyor ve atığın daha çok sanayi üretiminde oluşan maddeler için kullanılması gerektiğini anlatıyor. Sayın Ziya hocamız ” eskiden sadece tehlikeli maddelere atık denirdi diyor. Yiyecek, kağıt gibi organik maddelerin artığını doğanın hallettiğinden bahsediyor. Atık ile artığın arasında bir harf farklılığı olmasına rağmen, atığın dünyanın canına okuduğunu söylemek istiyor. Yazısı ; atıklar için geri dönüşüm diye yeni bir uygulama ile oyalandığımızı ve kandırıldığımızı ima ederek, geri dönüşüm olaylarını irdelemenin yolunu açıp, konuyla ilgili düşünmeye sevk ediyor. Doğayı kirletmeden her türlü üretimi gerçekleştirmek mümkünken, kirletilerek yapılanın tercih edildiğini ve bununda geri dönüşümle kamufle edilmeye çalışıldığını anlatan, tam benlik bir yazı.

Anlattıklarının canlı bir örneğini biz maalesef yaşadığımız il olan Karabük’te gördük. Karabük; Demir Çelik Fabrikası nedeniyle yoğun kirliliğin yaşandığı bir il. Oluşan kirli hava, coğrafi yapısı nedeniyle şehrin üstünde çöreklenip kalıyor, çünki etrafı dağlarla çevrili. Hal böyleyken bir de çimento fabrikası açıldı, ama yetmedi tabi ki de, birde Marzing denen bir geri dönüşüm fabrikası Karabük’e kazandırıldı !!! Avrupanın tüm çöpleri burada geri dönüşüyor !!!

Tüm bunlar yapılırken çevre düşünülüp gerekli önlemler alındı mı ? Hayır, elbette ki alınmadı. Alınsaydı, dumura uğrardık muhtemelen ! Tüten bacaların hiç birisinde filtre yok fakat her nasılsa, Karabük, havası kirli iller sıralamasında genellikle yer almıyor. Oysa ki senelerdir, ben kendimi bildim bileli, Karabük’ün girişinde aracınızın içine giren kükürt kokusu genzinizi yakar! Havalandırmayı kapatmanız gerekir.

Bizlere, yani halka sürekli talkını verip, birileri salkımı götürüyor olmalı. Genelde hep böyle oluyor. Her şey komedi tiyatrosu gibi. Örneğin senelerdir dünyanın suyunun azaldığından idareli kullanmamız gerektiğinden bahsedilir. Evdeki musluğu biraz fazla açmaya artık korkar olduk!… Üç beş sene önceydi Antalya Belekte yaz tatili yapmıştık. Her yer kocaman kocaman golf sahası olan çim alanlarla kaplı bir yer. Bu kadar çok golf sahası başka bir yerde daha var mıdır, bilmiyorum. Sanki vur deyince öldürmüşler. Tarım arazisi olabilecek onca arazi birkaç kişinin minik topu, uçsuz bucaksız düzlükte, minik deliğe sokmaları için sulanıyor. O golf sahalarına akan suyu görünce, bir daha asla muslukları ölçülü açacağım diye uğraşmamaya karar vermiştim…Böyle yazdığıma da bakmayın, elim hala varmıyor muslukları öyle hor hor açmaya. Kafaya yer etmiş bir kez, fazla akıttığın su, başkasından çaldığın su oluyor!

Gelelim artan sartan yemeklere. Ben Konya’da çalışırken hastanenin artan yemekleri ihaleye çıkardı. Hayvan besleyen yerler bu artan yemekleri alırdı. Bizim evde ise annem artan ekmeklerden papara yapardı. Ekmekleri küçük parçalara ayırıp bir tepsiye koyarsınız. Kıyma soğan, domates ve yeşil biberle sotelendikten sonra, üstüne bolca su koyup, kaynatılır ve bu sıcak karışım ekmeklerin üstüne dökülür. Çocuklar sever çünki çok yumuşak olur. Yoğurtlarsan beslenme değeri bakımından neredeyse mükemmele yaklaşan bir yemektir. Vücudun gereksindiği her şeyi vermek için, yanına sadece yeşil salata ilavesi yeterlidir. Tıpkı mantı gibi. O da eksikliklerini tamamlamak için yanına yeşil salata ister. Çocuklar yumuşak yemekleri sever. İçinde suyu daha çok tutabilen yemekleri. Makarna pilava tercihtir, köfte parça etli yemeklere. Fazla çiğnemeye gereksinim göstermeyen, yutması kolay olanlar idealdir onlara. Aynı durum yaşlılıkta tekrar geçerli oluyor.

Yeterli ve dengeli beslenmeyi oluşturmak kolaydır. En basit haliyle üç ihtiyacı baz alarak seçim yapmak gerekir. Protein kaynağı bir yiyecek, kalsiyum kaynağı bir yiyecek ve C vitamini kaynağı bir yiyecek. Bu üçü beslenmenin altın kızları oluyor. Altın kızlar her öğünde yer almalıdır. Bu üçüne ilave, gözeteceğimiz başka hususlar yok mudur ? Var elbette ve onları da dikkate almak gerekir, fakat onların, her öğünde olmaları şart değildir. Sıklıkla kullanılmaları yeterli olur. Posayı gözetmek gibi, probiyotik ve prebiyotik gıdalar gibi, antioksidanlar gibi. C vitaminin alırken bunların bir kısmı da otomatik olarak alınır zaten. Doğal besinler böyledir; hedeflediğiniz bir besin ögesini alırken birçok başka besin ögesini de alırsınız vücüdunuza. Böylece her zaman yiyecekler, gıda takviyesi diye satılanları fersah fersah sollarlar. Bir taşla beş muş, on muş dahi vurulabilir, o derece. Kuşkusuz Allahın lütfu bunlar. Onun güzel yaratımları sayesinde böyle yüksek avantajlar elde edebiliyoruz.

Sevgilerimle

Dyt. Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

SİYASİ MANİPÜLASYONLAR

SİYASİ MANİPÜLASYONLAR

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil