Sevgili okurlar bugünkü yazımda sağduyu kavramı üzerinde durmak istiyorum. Birey ve toplum yaşamında kavramlar önemli yer tutarlar. Birey ve toplum eğilimleri, davranış şekilleri, üretimsel faaliyetler, duygu dünyamızdaki karmaşa, evrenin ve gezegenimizin hareketleri, tarih,tıp, coğrafya, felsefe, din vb.vb. her bir alan için edinilen bilgiler kavramsalaştırılmıştır ve bizler bu kavramlarla şey yada şeyleri, durum ve devinimleri ifade ederek iletişim kurar ve anlatmak istediklerimizi birbirimize anlatırız. Ama çoğu zaman kavramlar ters yüz edilerek gerçek anlamının dışında yada tam karşıt manada kulanılır. Bazı kavramlar ise birey ve toplum yaşamında bir gelişmeye ve ilerlemeye değil de durağanlığa hatta gerilemeye, yerinde saymaya hizmet ederler. Sağduyu kavramı bunlardan biridir. Bu kavramla birey ve toplum sükünete, hareketsizliğe ve ucu açık ve bilinmezler hakında fazla heves ve merak içinde olmamaya, mevcud ile yetinmeye vb.yönlendirilmek istenir. Şimdi bu kavrama biraz yakından bakalım. Sağduyu nedir ? Sağduyu ; Toplumsal geriliğin talep ve istemlerinin, beklenti ve dayatmalarının harmanlandığı bir kavramdır. İsteyip de yapamadıklarımızı, arkasına saklanarak, rasyonalize etmeye çalıştığımız bir statik psikososyal mekanizmadır.
Toplumsal sağduyu ; Mevcudun muhafazasını, ona dokunulmamasını buyuran toplumun geri yanlarının emri ve istemidir. Tarihte hiç bir yeni çıkış, buluş, devinim, toplumsal sağduyu sınırlarını zorlamadan, ona muhalefet etmeden, onu aşmadan gerçekleşebilmiş değildir. İnsan doğası ( istisnalar dışında) sağduyuludur. Yani muhafazakardır. Mevcudu korumayı, onu kaybetmemeyi ve bir bilinmeze yelken açmaktansa onunla yetinmeyi esas alır. Halbuki sağduyu; toplumu yerinde saymaya, durağanlığa, sevk eden temel bir geri sosyalpsikolojik eğilimdir. Bu çercevede insanlık ailesinin çoğunluğunun neden sağduyucu , muhafazakar olduğu… Neden çoğunluğun gerilikte ve mevcut ile yetinmekte ısrar ettiği… Neden egemenlerin ve müesses düzenin sürekli toplumu, (yenilikçi, reformcu ve ilerici olanları ) sağduyuya davet ettiği kendiliğinden anlaşılır. İnsan doğası iyi ve ileri bir yaşam uğruna belirsizlige ve bilinmezliğe yelken açmaktansa Ne kadar geri ve yetersiz de olsa mevcut ile yetinmekten yanadır.
Neden ? Çünkü insan doğası bilinmeyene karşı korkak ve ürkek bir doğadır. ( Oysa şu bir gerçektir ki bütün gelişmelere yol açan şey; sağduyu duvarlarını aşan ve istisna olan kişiliklerin çabası ve emegidir.) Tarihsel şartlar her canlıya olduğu gibi insan türüne de eksen olarak kendini koruma ve yaşatmayı bir temel güdü olarak kodlamıştır.
Dünya genelinde yönetimlerde çoğunlukla muhafazakarların-sağduyucuların olmasını insan doğasının yenilik karşısında korkak ve ürkek olan niteliği ve bencil karekteri dışında herhangi başka bir şeyle açıklamak doğru bir yaklaşım olmaz. Yaratıcı ve geliştirici kavramların çoğalması umudu ile iyi günler değerli okurlar.
Doğan karaağaç
13 Kasım 2023