“Doğa”nın bize en büyük armağanı, beş duyu organımız. Tüm algılarımızın, duyu
organlarımızla başlayan yolculuğu beynimizde “Hipokampus”ta son bulur. Bunca
karmaşıklığına karşın, bu beyin parçası algılanan her şeyi sınıflandırarak bilincimize ya da bilinçaltımıza yönlendirir.
İşte bu süreç, ruhsal ve bedensel varlığımızın oluşmasını sağlar. Algısal etkileşim
düşüncelerimizi, düşüncelerimiz de tercih ve seçimlerimizi belirler. Hayatımız
seçimlerimizden ve tercihlerimizden ibarettir. Yaşamımızın kalitesi, algılarımızın bizi
yönlendirmesiyle bağlantılıdır.
Son zamanlarda toplumda yaşanan algısal kargaşa, algılarımız üzerindeki oynanmakta olan oyunun bir sonucudur. Bu yüzden tercihlerimiz ve seçimlerimiz yaşamımızdaki kaliteyi, artan bir hızla düşürmektedir. Tüm çelişkilere ve rahatsızlıklara karşın, toplumdaki suskunluğun nedeni de budur…
Aşağıdaki iki öykü bu gün toplum olarak yaşadıklarımızı çok güzel anlatıyor.
Öykü; Biri kaynamakta olan suyla, diğeri soğuk suyla dolu ve altında ateş yakılmış ikin kazana ayrı ayrı atılan iki kurbağanın öyküsüdür. Kaynak suya düşen kurbağa bir fırlayışta kendini dışarı atıp yaşamak için direnirken, diğer
kazandaki kurbağa yavaş yavaş ısınan suyun içinde rehavete kapılarak keyifle zaman
geçirdiğinden, bir süre sonra kaynayan suyla birlikte kaderine razı olmuş ve haşlanmaktan kurtulamamıştır.
Diğer öykümüzde ise, tezlerini yazmak üzere bir dağ köyünde sessizliği seçen Profesörün, bir çobanın algısını yönlendirerek yaşadığı sorunu mantıklıca nasıl çözdüğü anlatılmaktadır.
Profesörümüz yerleştiği evde, sabahın erken saatlerinde çalışmaya başladığında, köyün çobanı, sürüsünü gürültüyle evin önündeki yoldan geçirmekteymiş.
Bir, iki derken her gün aynı gürültüden rahatsız olan profesör, çobanı azarlayıp,
rahatsızlığını belirtse adamın nasıl bir tepki vereceğini kestiremediğinden, bir sabah çobanın önüne geçerek, “ Kardeşim, koyunlarını her sabah buradan geçiriyorsun, bu bana inanılmaz keyif veriyor. Sabahları sürekli buradan geçersen, sana her gün elli lira veririm.” demiş.
Çoban buna çok sevinmiş. Bir gün, iki gün. Derken, bir hafta sonra profesörümüz para vermeyi kesmiş. Çoban da tepki olarak, madem hoca parayı kesti, ben de sürüyü başka yoldan götürürüm. O da gününü görür.” deyip. Sürüsünü başka yoldan geçirmeye başlamış.
Hayatımız seçim ve tercihlerimizden oluşur. Seçim ve tercihlerimiz düşüncelerimizin
sonucudur. Düşüncelerimiz ise “algı”larımızın ürünüdür…
Algılarımızın bizi kaliteli yaşama götürmesi dileğiyle…
Elbette, doğru seçim ve tercihlerimizle…Esen kalın.