Ana Sayfa Yazarlar 1.03.2024 265 Görüntüleme

Şair , Yazar

Bunca zengin Gezegende yoksulluk niye olur

Sevgili okurlar bu günkü yazımda türümüzün neden iyi bir yaşam kuramadığını konuşalım diyorum. Gezegenimizin bunca zenginligine rağmen çoğunluğun yoksulluğunun asıl nedenleri üzerinde sohbet etmek istiyorum. Bildiğimiz gibi dünyamızda popülasyonumuzun en az yarısı yoksuluk içinde yaşamaktadır. Diger yarısının da yarısından fazlası ortadirek konumunda iyi ile kötü arasında orta halli bir yaşamın sahibidir. Ne yazık ki dünya nufusunun sadece beşte biri rahat bir yaşamın sahibidir. Dünya nufusunun beşte biri( yüzde yirmi kadarı) varsıllık içinde lüks bir yaşamın içinde gününu gün ederken geride kalan yüzde sekzenlik kısım yoksulluk sınırlarinda, yarı aç yarı tok, kaygılı ve sıkıntılı bir yaşam sürdürmektedir. Bu neden böyledir? Gezegenimizin olanakları herkesin iyi bir yaşam sürdürmesi için yeterli değil midir acaba? Ormanları, dağları, denizleri, madenleri, atmosferi, ovaları, yaylaları… kısaca yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile gezegenimizin çok zengin ve harika bir gerçeklik olduğu ortadadır. Aslında gezegenin imkanları bu günkü bilişsel ve bilimsel bilgi düzeyi ile iyi ve adaletli bir şekilde değerlendirilse bunca zenginlik herkesin çok iyi bir yaşam sürdurmesi için yeterlidir ve hemde fazlasıyla yeterlidir.

Peki neden yoksul yaşam vardır ve dünya nufusunun çoğunluğu neden açlık ve yoksulluk sınırlarının altında yaşamaktadır? Peki buna engel olan nedir? Kötücül insan doğası. Evet kötücül insan doğası buna izin vermez ve engeldir. İnsan doğasının kötücüllüğü onun doyumsuzluğundan gelir. Elbette bu doyumsuzluğun tarihsel bir arka gerçekliği vardır. Birden bire, spontane ortaya çıkan bir şey değildir. Milyonlarca yıl içinde oluşan bir insan doğasından söz ediyoruz.

Tarih öncesi dönem( bilişsel çağ öncesindeki milyonlarca yıl boyunca) ve bilişsel çağ boyunca( ki bu üç yüz bin yıl kadar bir süreci kapsar) son beş yüz yılı dışında tutarak söylersek, bütün süreç yokluk, kıtlık, salgın hastalıklar ve savaşlar içinde yaşanmış süreçtir. Bilgi, beceri, teknik, alet- edevat, imkan ve olanaklar bu güne kıyasla yok gibidir. Ancak tüm yokluklara, salgınlara, kıtlıklara ve açlıkla ölümlere, tabiatın zorluklarına, saldırılara rağmen insan türü yaşama tutunmayı başarmıştır. Bunu nasıl başardı? Yaşama istegi güdüsü ile. Her canlı form gibi insan türü de yaşama istegi gibi güçlü bir temel güdü ile donanıktır ve bu istekle biyogenetiğimiz kodlanmıştır. İnsan yaşamak istiyor ama kırk yerden ölüm kusan koşullar karşısında bulunuyordu. Onca kuşatılmışlık, tehlikeler ve yaşamını tehdit eden şartlar içinde insan doğasının bencil kodlanma dışında bir seçeneğe sahip olduğunu var saymak imkansızdır. Yani insan doğasında toplumcu yanın, iyicil özelliklerin ağır basmasını beklemek bir yanılgı olur. İnsan doğası kötücül olmak, her türlü süreç karşısında kendisini, sadece kendisini, en başta kendisini düşünmek, kendisini kurtarmak, kendisini en başa koymak, önce ben demek ve en ilkin kendisini düşünüp yaşatmak zorundaydı. Yaşama tutunma ve devam edebilme yolculuğunda organik formların bencilce şekillenmeleri ve biyogenetik kodlanmanın bu eksende olması keyfiyete bağlı bir şey olmayıp kaçınılmaz, zorunlu ve alternatifsiz bir seçenek idi.

Sevgili okurlar tarihsel olarak böyle şekillenen insan bu gün ulaşılan imkanların bolluğuna, genişliğine, teknik ve bilimsel güce rağmen iyicil bir donanıma birden bire sıçrama yapamaz. Tüm tarih boyunca açlıktan ölmek korkusunun yarattığı daimi kaygı ve tasavurlar insan doğasına o denli kazındıki bunu silip atmak, bir çırpıda ve birkaç yüzyılda asmak, imkan dahilinde olan bir şey degildir. Doyumsuzluğun ve sınırsız sahip olma duygu ve arzusunun, sadece kendini merkez alma ve bencil çıkarlar ekseninde yol almanın böyle bir tarihsel arka planının ve örüntüsünün olduğunu akılda tutmak ve altını kalın çizgilerle çizmek ve bilmek önemlidir. Başka yazılarda buluşmak üzere.

Doğan Karaağaç

1 Mart 2024

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

Dünyada Adalet Yoktur

Dünyada Adalet Yoktur

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil