Ana Sayfa Gündem, Politika, Sağlık, Yaşam 7 Mayıs 2024 1413 Görüntüleme

TAM ZAMANI

Doğa olmadan insan olur mu? Doğanın olmadığı yerde hayat olur mu, yaşam belirtileri olur mu? İnsanoğlunun doğaya karşı bunca hırsı, kini, nefreti, düşüncesizliği neden? Tam zamanı, pikniğe gitmenin, kırlarda, bayırlarda, ovalarda, gezip dolaşmanın ve yeşil bulduğumuz her alanda kilimlerimizi atıp, piknik sandalyelerini çıkarıp çoluğumuzla çocuğumuzla sere serpe oturup tabiatı yaşamanın. Mangalları aldınız mı?, yaprak sarmaları yapıldı mı? Börekler çörekler, abur cuburlar, içecekler, … of of … ipleri, topları, oyun kartlarını da almışsanız ne güzel zaman geçiririz şimdi mis gibi temiz havada yeşilliğin bin bir tonunda. Papatyalardan taç yapmayı ne de çok severiz. Açılmamış gelinciklerden, evde mi değil mi veya bekar mı evli mi oyunlarını mutlaka yaparız. Kışın hapis yaşadığımız 3 oda bir salondan sınırsız bir özgürlüğe geçişin tam zamanı. Ağaçların, çiçeklerin tazelendiği bu günlerde en güzel müzikleri dinleriz kuşlardan.

Doğada olmak ne güzel değil mi? Doğayı doyasıya yaşamak insanın içini kıpır kıpır yapıyor. İçimizdeki kıpırdanmaların sebebi de doğanın tüm güzelliklerini verme yarışında olması. Nevruz gibi, Hıdırellez gibi, bahar mevsiminde yapılan etkinliklerin amacı da sanırım topluca tüm bu güzellikleri görmek ve yaşamak bana göre. Düşünsenize, dalında bir yaprak kalmamış ağaçlar, toprakta kurumuş ve yok olmuş otlar ve çiçekler bahar ayında hep birlikte sözleşmişler gibi tüm güzellikleri ile ortaya çıkıyorlar. Bu dönüşümü görmek ve bu anları yaşamak güzel geldiği gibi bu anlar bizlere bereketin de sembolü oluveriyor. Neşenin, huzurun, mutluluğun, çoğalmanın, bereketin mevsimi bahar ile birlikte insanoğlu da hayata yaşama yeniden doğmuş gibi oluveriyor. Benim içim, bahar mevsiminde kıpır kıpır oluyor. Daha bir enerjik oluyorum. Sizde de öyle olmuyor mu? Babam rahmetli de öyle idi. Çiftçi olduğumuz için bahar mevsiminde sürekli tarlada, bağda bahçede, doğada olurduk. Babam keyiften dudaklarında ıslık veya dilinde bir türkü olurdu, ara ara da “Nebahar bak şu çiçek ne güzel, bak bu ağaç ne güzel” diye de gördüğümüz güzellikleri pekiştirirdi. Babam, Bahar mevsimini çok severdi, o nedenle de, harika bir bahar sabahı da beni kucağına aldığında, ne muhteşem bahar anlamında ismimi Nebahar olsun demiş. Aynı heyecanı şimdi de sevgili eşimle yaşıyorum. Bahar mevsiminde dışarıda doğada olmayı ve doğayı gözlemlemeyi çok seviyoruz. Eşimin coğrafyacı olması da işimize ayrı bir güzellik katıyor. Ağaçların ve bitkilerin Latince isimlerini, hangi ülkelerde veya bölgelerde görüldüğünü, hangi mevsimde yetiştiğini, özelliklerini, yararının ve zararının neler olabileceğini gibi doya doya bilgilerle tabiatı tanımak ayrı bir tat sevgili dostlar.

Böyle tam zamanı gelmişken söyleyeyim, Türkiye gibi güzel bir coğrafyada tüm dünyanın bütün türden ağaçlarını ve bitkilerini yetiştirebileceğimiz bir arenada yaşıyorken bizim doğaya olan ilgisizliğimiz, duyarsızlığımız, bilgisizliğimiz ve bencilliğimiz daha ne kadar sürecek? Nevruz ve Hıdırellez gibi güzel etkinliklerimiz bile bizim doğanın güzelliklerini görmemizi sağlayamıyorsa, işimiz sadece bir iki günlüğüne ateş üzerinden atlamaya, ağaçlara çapıt bağlamaya, gülün dibine bir şeyler gömmeye gibi sıradan ritüeller ile doğa ile bağımızı güçlendirecek işlere yaramıyorsa gelin bakış açımızı değiştirelim derim. Özellikle yerel yönetimler, stk’lar, toplumlar bu günlerde doğayı tanıma, yeni nesilleri aktarma, doğayı çoğaltma ve güzelleştirme gibi aktiviteler ile yeni bir bakış oluşturalım. Çünkü, doğa mutlu olursa biz de mutlu oluruz, doğa üretirse biz de bereketli oluruz, doğa yaşarsa biz de yaşarız. Önce bizim doğayı sevmemiz ve doğa için önemli adımlar atmamız gerekir. Gelin hep birlikte doğa için önemli adımlar atalım ve çalışmalar yapalım. Nasıl mı? Sadece doğa için neler yapabiliriz sorusunu düşünerek. Siyaseti karıştırmadan, seni ve beni olmadan, o böyle yaptı bu böyle yaptı demeden, belli gruplara dahil olmadan, rantı karıştırmadan, samimiyetle, insan olmamızın bir gereği olarak, her gün bugün doğa için ne yaptım ve doğa için neler yapmalıyız şeklindeki adımlarımızı hayata geçirmemiz gerekiyor. Türkiye’mizin yarınları için birlik olmalıyız. Maden ocakları, imar vs gibi talanlarda sonuna kadar sesimizi çıkarmalıyız elbette. Ancak sesimiz, maden ocakları, imar talanları gibi sadece haksızlığa uğradığımızda çıkmamalı. Doğa bizim kırmızı çizgimiz olmalı. Hatta Doğa Koruma Bakanlığı kurulması için uğraşmalıyız.

Tarım alanları açmak için ormanlar yok edilirken, Tarım ve Orman Bakanlığı gibi, imar ve madenlere yönelik rant çatışmaları yaşanırken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gibi, birbirine zıt sınıfta olan, birinde rant odaklı diğerinde koruma görevli ayrı yapılanmaları olan bu bakanlıkların birleştirilmelerine bile vatandaşlar olarak müsaade etmemeliyiz. Bu bakanlıkların ayrı ayrı görevlendirilme işlemleri için meclis çalışmaları ile birlikte biz vatandaşlarında talepleri olmalıdır. Şehir merkezlerinde doğal yeşil alanların çoğalması için mücadele etmeli, doğaya ait pek çok canlının da yaşam haklarına saygı duymalıyız. Bu yukarıda saydıklarım gibi pek çok faaliyet ile doğamıza, doğal yaşam alanlarımıza sahip çıkalım. Doğal yaşam alanlarımız yok olursa biz de zamanla yok olup gideceğiz. Doğamıza sahip çıkalım ki doğamız da bize sahip çıksın, yaşam devam etsin. Saygılarımla.

Nebahat OSKAY ÜRÜN

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil