Ana Sayfa Yazarlar 23.05.2024 365 Görüntüleme

Şair , Yazar

Farabi ve Gazali’den bugüne İnsan Doğası

Farabi M.S. 871 yılında Kazakistan’da doğdu. Buhara, Semerkant, Bağdat ve Şam’da çalışmalar yaptı. Erdemli bir toplumun nasıl olması gerektiği konusunda kafa yoran Farabi Erdemli Şehir adlı bir ütopya geliştirdi. Astronomiden mantıka, müzikten tarihe ve felsefeye kadar bir çok alanda çalışmalar yaptı ve yeni sözler söyledi. Orta doğunun önemli filozoflarından ve en önemlilerinden biri olan Farabi pek çok başka kitabının yanı sıra medeniyet adında üç önemli kitap yazdı. Siyaset’ül Medeniye kitabında medeni bir devlet yönetimini, medeni bir siyaseti tanımladı. Füsulul Medeni kitabında medeniyet bahisleri üzerine değerlendirmeler yaptı. Medeniyet’ül Fazıla adlı kitabında da ütopyasındaki Erdemli Şehir ‘i tarif ve tasvir etti Aslında medeniyet adı altında yazdığı her üç kitabı da bir tek amaca ilişkin olarak yazdığını söylemek yanlış olmaz. Esas olarak kitapları “erdemli ve mutlu bir toplum nasıl olmalıdır” sorusunun cevabını aradığı ve cevaplandırdığı ütopyasının çerçevesi ve ayrıntılarından ibarettir.

Farabi’den yaklaşık iki asır kadar sonra ise Gazali İran’ın Tus kentinde doğmuştur. Doğum tarihi net olarak belirlenemeyen ama M.S. 1111 Yılında İran’ın Tus kentinde ölen İmam Gazali ağırlıklı olarak tasavvuf, fıkıh, kelam, İslam şeriatı vb. üzerine dini eğitim görmüş ve bu alanlarda çalışmalar yapmıştır. Bir çok kitap yazan Gazali’nin en önemsenen çalışması İhya’u Ulmu’id Din ( Din ilminin ihyası ) adlı kitabıdır. Bu kısa özetten sonra asıl olarak değinmek istediğim bu iki ekolun toplumlar nezdinde nasıl etki bıraktığı ve iki çizgiden hangisinin yaşama damgasını vurduğudur. Tabi ki bunun nedeni üzerinde durmaktır. Farabi ekolü ve çizgisi aklı ve bilimi esas alan, aydınlanmacı, koşulları ve nesnel gerçekliği esas alarak dini, toplumu ve sorunları yorumlayan bir çizgidir. Bu yaklaşım 13. yüz yıl ortalarına, yani Gazali çizgisinin yayılımına kadar Ortadoğu- İslam toplumlarında genel olarak bir yükselmeye yol açmıştır. Bilimlerde, sanatta, kültürde, buluşlarda ve sosyal yaşamda akıl ve bilim merkezli Farabi çizgisi 13. yüzyılla beraber gelişen Gazali ekolünün yayılımı ile birlikte gerilemiştir. Oysa ki Gazali çizgisi akıl- bilim ve mantık yerine tasavvufu, kelamı ve özneliği esas alıyordu. Kaçınılmaz olarak bu yaklaşım durağanlığı doğuracaktı. Dogmatizmi ve tutuculuğu eksen alan bu yaklaşımın kaçınılmaz olarak varacağı yer toplumda durağanlık olacaktı öyle de oldu. Gazali çizgisinin yayılımı ile Ortadoğu bilim ve sanatın, felsefenin merkezi olmaktan çıktı. Endülüs üzerinden Farabi felsefesi ile tanışan Batı Avrupalılar ise akıl ve bilim yolunu önemseyerek onu geliştirildi ve Avrupa bilim, sanat ve felsefenin zirve yaptığı merkez haline geldi. Ortadoğu toplumları yerinde sayarken Avrupa toplumları gelişerek bilimsel bilgi üzerine bilimsel devrimler çağını geliştirdi. Böylece buharlı makineden, elektriğe, telgraf- telefondan, evrim teorisine , enerjinin dönüşümünün keşfinden- kullanımına kadar bir dizi buluş ve keşifler yaparak büyük ilerlemeler kaydetti. Esas olarak cevabını aramamız gereken husus 11. yüzyılda Ortadoğu- İslam toplumlarında Farabi ve Gazali ekollerinin mücadelesinde Gazali çizgisinin neden egemen olduğu hususudur. Önemli olan bu sorunun doğru olarak cevaplanmasıdır. Neden Farabi düşüncesi değil de Gazali düşüncesi baskın geldi ? Oysa ki Gazali düşüncesi dogmatizmi, muhafazakarlığı, durağanlığı temsil eden, aklı ve bilimi öteleyen, nesnel dünyanın ve bu dünya yaşamının sanal- yalan bir yaşam olduğunu vaaz eden bir çizgi iken akıl ve bilimi önceleyen Farabi çizgisinin önünü nasıl kesti ve onu nasıl dumura uğrattı ? Farabi’den günümüze tam on bir asır geçti. Tam bin yüz yıl. Bu zaman dilimi içinde ileriyi, akıl ve bilimi esas alan ilerici, yenilikçi ve reformcu Farabi çizgisi ile muhafazakarlığı, ruhaniyeti, tasavvufu , dogmatizmi, durağanlığı temsil ve ifade eden Gazali çizgisinin mücadelesi kıyasıya devam etti. İsim ve kavramlar değişse de öz değişmedi. Bütün kavga ileri gidişi temsil eden bilim çizgisi ile yerinde saymayı temsil eden muhafazakar tasavvuf çizgisi arasında süren mücadeledir. Farabi’den bu güne geçen zamanda başka düşünürler de Farabi’nin ütopyasının daha üst sürümleri olan daha sistemli ütopyalar geliştirdiler. Campenella Güneşli Kent’i, Bacon Yeni Atlantis’i, Thomas More Ütopya’yı, Karl Marks Kömünist toplum’u geliştirdi. Özellikle Karl Marks’ın geliştirdiği Komünist yaşam ütopyası tüm dünyada büyük heyecan yarattı ve bu uğurda pek çok toplumsal hareketlenmeler ve mücadeleler yapıldı. Büyük alt üst oluşlar yaşandı. Aşağı yukarı tüm dünyada Marks’ın ütopyası 150 yıl boyunca konuşuldu, tartışıldı ve gerçeklik kazandırmak için büyük savaşımlar verildi. Ancak 21. yüz yılın başına gelindiğinde Marks’ın ütopyası da sönümlendi. Marks’ın Komünist toplum ve yaşam ütopyası ve önerisi dünyada egemen kabul gören bir önerme olmaktan çıkarken kapitalizmin önermesi ve yaşam felsefesi olan pragmatizm galip geldi. Emperyalist kapitalizmin yaşam felsefesi olan iş bitiricilik felsefesi ( özü şudur ; Altta kalanın canı çıksın. Gemisini yürüten kaptandır. Güçlü olan her zaman haklıdır. Bir şey çıkarıma ise o şey doğrudur. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. En yüksek değer paradır. Bencillik ve bireycilik, çıkarcılık en temel düsturdur vb. ) olan pragmatizm neden ve nasıl baskın geldi?

Eşitliği, sömürüsüz bir dünyayı, istikrarı, barışı ve kardeşliği, erdemi ve iyi ahlakı merkez alan ve toplumların huzur ve mutluluğunu ön görüp bunu programlaştıran çizgi olan Farabi ve Marks’ın çizgisi neden maya tutmadı da… Muhafazakarlığı, durağanlığı, her türlü eşitsizliğe, zulme ve yıkıma zemin olduğu bin yıldır bin kez kanıtlanan Gazali’nin ve John Davey’in çerçevesini çizdiği tasavvuf ve pragmatizm felsefesi toplumlarda neden muteber oldu ve neden hala muteber olmaya devam ediyor? Tabi ki bu soruna eğilen ve cevaplar geliştiren pek çok düşünür olmuştur. Sınıf mücadelesinde güç dengesindeki eşitsizlik ile açıklamaya çalışanlar, determinizm yaklaşımı ile cevap üretmeye çalışanlar, volantarist yol ve yöntemin yeterince örgütlendirilemediği için ileri çizginin başarısız olduğunu savunanlar vs. vs. Kuşkusuz bütün bunlar birer etken olarak rol oynamıştır. Ancak bunların hiç birisi bugünkü sonucu- durumu açıklamaya kabul edilebilir ölçüde bizi ikna etmeye yeterli izahlar ve çözümlemeler olmaktan uzaktır. Esas kördüğüm insan doğasında yatmaktadır. Ve bu güne kadar çözüm geliştirmek isteyen, mutlu ve yaşanılabilir sağlıklı toplumlara dair ütopyalar geliştiren düşünürlerin hepsi insan doğası eksenli bir değerlendirmeyi yeterli ölçüde geliştirmemişlerdir. İnsan doğası sorununa eğilseler de bu gordion üzerinde yeterince durmamışlardır. Farabi’den Marks’a iyi ve ilerici çizginin ve ütopyaların toplumlarda hayatiyet bulmamasının ana sebebi bana göre insan doğasının biyolojik evrimi ile açıklanabilir. DNA Kopyalarımız nesilden nesile biyogenetik öz ve kodlanma değişmeden aktarımla sürmektedir. Ve bütün sıkıntı bu biyolojik kodların bencil ve muhafazakar temelde oluşundadır. İyi bir toplum yaşamına ulaşmanın önünde engel olan insan doğası gerçekliğini yeni bir yazıda ele almaya çalışacağım. Yeni yazılarda buluşmak üzere.

Doğan Karaağaç 23 Mayıs 2024

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil