Ekonomik kriz büyüdükçe insanların algısı ters orantılı bir şekilde küçüldü.

Pazarda, çarşıda gördüklerimizi yazmaya kalksak roman olur.

Böyle bir ortamda, basın mensuplarının halkın yaşadığı ekonomik krize dikkat çekmesi gerekirken, şahsi konular üzerinden kendilerini gündemde tutmaya çalışmaları komik oluyor.

Kuşadası ve Aydın basınının içinde yaşadığı durum tam da bu.

Hastanede insanlar Acil Servis’te bile randevu alacak duruma gelmiş.

Bir okurum yazıyor:

Zeynep hanım, torunumu yüksek ateş ve kusma şikayetiyle acile götürdüm. Acil hastalara sıra numarası veriyorlar. Bize verilen sıra 251, önümüzde 30 kişi var. Muayene olamadan döndük…

Bu durumu basın yazmazsa, sahte hesaplar üzerinden sürekli belediyeye küfrederse, olmadık konularda öküzün altında buzağı ararsa, nasıl çıkacak bu ülke aydınlığa..

Kuşadası Devlet Hastanesi sıkıntılarla dolu, ama bizim basınımız için ille de belediye..

Pazar ateş pahası.

Ama bizim güzide basınımız için ille de ihale..

Yahu halk bir kilo kuru incir alamıyor.

Neyin ihalesi.

İhraç edilecek diye,  ülke insanı incir yiyemiyor.

Biz neyin derdindeyiz.

Klasik kasaba dedikoducuları gibiyiz.

Yazık bize çok yazık…

Ha şunu da eklemeliyim.

Bu dedikodulardan; ne nefret ettiğiniz Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel etkilenir, ne de partisi CHP…

Varsa elinizde delil, koyun ortaya..

Bırakın bu kasaba dedikoduculuğunu, mahalle çekirdekçiliğini…

Bu yaptığınız gazetecilik değil..