Kuşadası çarşılarında yıllardır rast geldiğim sokak köpekleri var.

Adeta selamlaşıyoruz, çoğuyla…

Çarşı içindeki her mekanın önünde de bir sokak canı yatmakta.

Dün, konu gündemde olduğu için tuttum fotoğraflarını çektim.

Sokaktaki canlarımız Kuşadası’nda mutlu, bir sorunları yok görünürde..

Ancak, onların bu mutluluğunu hazmedemeyen, canların üzerinden bile fitne fesat çıkarmaya çalışanlar var.

Hangilerinin yaşamasından yanasınız diye soracak olursanız, ben sokak canlarının yaşamasından yanayım.

Fitne, fesat çıkarıp, canları siyasete alet edip, ortalığı karıştırmaya çalışanlardan yana değilim.

Var olan huzuru ve çalışmayı, ortaklaşmayı tersine çevirmeye çalışanları kınıyorum.

En azından sokak canları üzerinden fitne fesat yaymayın.

Kuşadası küçük yer, herkes her köşesini adım adım biliyor.

Bırakın insanları, hangi hayvanın nerede yaşadığını herkes bilir.

Hanım Camii civarında kaç tane köpek var, önce esnaf çetelesini tutar.

Adagöz Tıp Merkezinin önündeki köpekleri tanımayan yok.

Hemşiresinden, hastabakıcına, güvenlik görevlisine herkes etrafında pervane…

Kentin asıl sahipleri gibi sokak hayvanları, bu kadar değerliler.

Özetle; Kuşadası’ndaki sokak köpeklerinin toplatılması gibi bir durum yok.

Olsa hemen ortaya çıkar.

Bu konuyu bile istismar edip, muhalefet için kullanmak nedir?

Bunun adı nedir?

Sokak canlarımızı kentin asıl sahibi gibi koruyup, kollayan Kuşadası halkının en duyarlı olduğu konudan kışkırtıcılık yapmak nedir?

Saldırgan tutum sergileyen hayvanlar için tedavi merkezleri kuran Kuşadası, aileden biri haline gelen sokak canlarını zaten toplatmaz.

Bilin ki; Kuşadası’nda yalancının mumu yatsıya kadar da yanmaz…