Atatürk’ün özellikle kadın hukuku konusundaki fikir dünyasından çok etkilendiğimi söylemeliyim.

Savaştan çıkmış bir ülkenin tarlada ve fabrikadaki kadını yeterince olmayınca doğal olarak da pratikten önce teori gelir.

Cumhuriyet işte bu teorik plan üzerinde yükselir.

Atatürk’ün Fransız hukukçu  Duguit’in “realist” devlet kuramına da önem atfettiğini, onun “bireylerden ayrı devlet, millet diye bir şahsiyet olmadığı; hukuku yaratanın devlet değil, devletin kendisinin de hukuka tabi bir kurum olduğu; devletin ancak kamu hizmetlerinin sürdürülmesini sağlayan bir kurum olduğu” yönündeki fikirlerini benimsediğini öğrendiğimde, derin bir nefes aldım.

Atatürk günümüzdeki ceberut devlet anlayışından farklı bir devlet hayal etmiş.

Atatürk, günümüzdeki gibi derin devletin tahakkümü altında kalmış bir devletten ziyade, halk için devlet modelini hayata geçirmeyi istemiş, ancak zamanla devletle halk arasındaki bağda bir takım sıkıntılar oluşmuş.

Bu sıkıntıların giderilmesi, bence de Cumhuriyetin devamı için şart.

Öte yandan, Atatürk’ün kadın hukuku ile ilgili vermiş olduğu mücadelenin büyük oranda başarılı olduğunu düşünüyorum.

Dün gece Kuşadası İş Kadınları Derneği tarafından muhteşem bir kutlama gerçekleştirildi.

Cumhuriyet’in ilanına dair çıkarılan ilk gazetenin salondaki çocuklar tarafından “yazıyor, yazıyor, Cumhuriyet’in ilanını yazıyor” sesleri arasında dağıtılması bize çok duygulu anlar yaşattı.

Tekrar etmek istiyorum, Cumhuriyet kadınlar tarafından sahiplenilen, Atatürk tarafından da kadın hukukuna çok saygı gösterilen bir fikre yaslanıyor.

Cumhuriyet kadınlara, kadınlar da Cumhuriyet’e yaslanıp, soluklanıyor.

Kuşadası İş Kadınları Derneği’ne yaşattığı muhteşem gece için teşekkür ederim.