Ana Sayfa Yazarlar 21.06.2023 504 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

ÜMÜŞ- GÜMÜŞ- AKÇE- ZULALANANLAR

Zulanın iki manası var. 1- Yasak olan şeylerin saklandığı gizli yer, 2- Değerli olanların saklandığı gizli yer, köşe. Bizim konumuzu ikincisi teşkil ediyor.

Ak akçe kara gün içindir diye bir atasözümüz var. Bu cümle ; tedbirli olup, tutumlu olmayı, har vurup harman savurmamayı tavsiye ediyor. Zulalamak söz konusu olunca akla önce kıymetli madenler ve paralar geliyor. Her türlü ziynet eşyası ve nakit para ! Söz konusu ziynet eşyası olunca, benim favorim gümüş takılardır. Yeni alınanlarının da ,eskiden kalıp biraz kararanlarının da asaletli bir görüntüsü vardır. Mütevazi ve ağır bir duruş sergilerler. Ben buradayım diye bas bas bağırmazlar. Buraya ilk geldiğimde Kuşadası, gümüş takılarda bir efsaneydi. Çok zevkli, kibar parçalar adım başı karşınızdaydı. Sonra sonra epey değişti. Gittikçe daha zevksiz şeyler görünmeye başladı. Gümüş dükkanların bir kısmı yerini ayakkabıcılara bıraktı, kuyumcuların sayısı azaldı, var olanlarda da çeşitlilik durumu zayıfladı, öyle nadide güzellikte parçalar satan, bir iki yer kaldı. Ne oldu sana böyle Kuşadası diyesi geliyor insanın, ama tabi olan belli, arz ve talep arasındaki ilişkinin sonuçları! Biz akçemize geri dönelim. Akçe, Osmanlı devletince bastırılan gümüş paralara deniyor. . Akçe denmesinin sebebi, gümüşün parlak ve beyaz olmasından mütevellit.Akçe- akça. Hani beyaz tenli insanlara akça pakça deriz, bu madene de denmiş. Annem küçükken bizi banyo yaptırdığında, ümüş oldunuz diye severdi. Kendimde anne olunca, kızımı her yıkayışımda, onun parlayıp, daha bir güzelleştigini görünce, annemin bu sözü geldi aklıma,. Ümüşün sözlük manasını merak eder oldum, fakat sözlüklerde yoktu. Bir gün, gümüş iyonlarının dezenfeksiyon işleminde kullanıldığını öğrenmemle, ümüşün gümüş demek olduğunu akıl edebildim. Bu da pandemi dönemine denk geldi, çünki TV lerde dezenfeksiyon hakkında herşey konu edildi. Oysa ki mikrobiyoloji derslerimizde dezenfeksiyon, sterilizasyon konusu ayrıntılı olarak işlenmişti. O vakitler konuya ders olarak baktığım için, unutmuşum demek ki, ayrıntıları, önem hanesine yazamamışım. Gümüş kelimesi çağlar boyunca her zaman temiz, pak, parlak, beyaz anlamında kullanılmış. Akçe kelimesinin bünyesinde ak varken, AK akçe denmesi helal para kazanmayı vurguluyor olmalı.

Kara günde kullanılan ak akçe sadece para mıdır hayatta? Değildir elbet. Helal olarak elde ettiğimiz değerlerimizin hepsi ak akçemizdir. Ak akçe olabilmek için iki kriter gerekli. Birincisi değerli olmaları, ikincisi saklanabilir olmaları. Söz gelimi beslenme söz konusu olduğunda ; kurular ak akçedir. Onları, her türlü yokluk durumunda kullanıp, vücudumuzun gereksindiği besin ögelerini karşılayabiliriz. Babaannemin ak akçesi cevizdi.Cevizi iç edip, yok güne saklardı. Kurubaklagil ve kuruyemişlerde ; A, C, B12, D , K vitaminleri hariç diğer bütün besin ögeleri bulunur. Beslenmenin ak akçelerinin ilk sırasını, kurubaklagiller ve kuruyemişler teşkil eder, çünki uzun raf ömürleri ile zulalanabilecek durumdadırlar. Eti, ak akçeleştirmek için pastırma ve sucuk yapılmış. Biraz daha zorlarsam, sebzeler için de ak akçe bulabilirim. Yumrugiller iyi bir aday olabilir. Patates, yer elması, turp çeşitleri, havuç, kırmızı pancar, kereviz gibi. Yeşilliksiz kalındığında, imdada koşan kadirşinas sebzeler ! Diğer sebzelere göre çok daha dayanıklıdırlar, zulalanabilirler.. Kış mevsiminin zorluklarıyla başa çıkmayı onlar görev edinmiş kendi kendilerine. Meyvelerde; hoşaf, pekmez, pestil gibi işlenerek ak akçe halini alabiliyor, süt ise, keş, peynir ve de süzme yoğurtla ak akçeleşiyor.

Para ve yiyecekten başka, zulaya atılan değerli birşey yok mu? Olmaz mı, var elbet. Zulalanan kelime ve cümleler var ki ; onlar; bazı insanlar için, aktan ziyade kara akçe gibidir. Bazı iyi niyetsiz insanlarda, sıklıkla karşılaşırız bu duruma. Kimi zaman kendimizi korumak adına, bizde aynısına tevessül edersek, akabinde vicdanen rahatsızlık yaşarız. En azından bendeki mekanizma böyle işliyor…İnsanlarla ilgili kişisel bilgiler zulalanır. Samimi bir havada, özel bilgiler alınıp depolanır. Bilginin ne olduğu önemli değildir, her ne olursa, büyük küçük, önemli önemsiz farketmez. Beynin derinliklerindedir, evrendeki en bulunamaz zula yerleri. Zamanı gelince; ufak bir çatışma anında, uygun olan zuladan çıkarılıp kullanılır, acıtmak İçin! Bu kullanış daha çok laf vurdurmayla, kızım sana söylüyorum gelinim sen anla tarzı söylemlerle yahut da karşıdaki insanın iyiliğini gözetiyormuşçasına kılıflanarak yapılır. Kimi zaman hemen jetonumuz düşmeyebilr. Laf yediğimizi sonradan anlarız. Peki lafın sözün ak akçesi yok mudur ? Vardır tabiki de. Pozitif mizaçtaki insanlar, yani ümüş kalpliler; depoladıkları kişisel bilgileri, o insan için olumlu yönde kullanıp, moral ve motivasyon sağlarlar. Bunlar hayata güzellik katan müstesna insanlardır. Aslında, böyle keskin ayırımlı katagoride bulunan insanlar çok azdır. İnsanlık hali, hepimiz çeşitli nedenlerle, kimi zaman ak akçeden, kimi zaman kara akçeden yana tercih kullanırız. Neticede masum değiliz hiç birimiz. Fakat tercihin yönünün sıklık düzeyi, kategorimizi de belirler. Hangi kategoride yer alıyoruz, kara kalpli miyiz, ümüş kalpli mi ?

Dövene elsiz gerek

Sövene dilsiz gerek

Derviş gönülsüz gerek

Sen derviş olamazsın

Demiş Yunus Emre. Dövmek illa ki fiziksel şiddet olmadığı gibi, sövmek de sadece küfür etmek değildir. Dövmeye ve sövmeye tevessül etmeyin, elsizliği, dilsizliği hak etmeyin diyor. Eğer biri size böyle muamele ediyorsa, uzaklaşın ama bunu yapana da kızmayın, incinmeyin, gönül koymayın diyor.

Bunları okurken, okuduklarına hak vermek kolay elbette, yazmak da öyle. Yaşamın içindeyse, benzer durumları deneyimlerken, gönül koymamak çok zor. Gönülsüz olabilmek, herşeye çok yukarıdan bakabilmeyi, yahutda bütünle bir olabilmeyi, bütünde bir parça olduğunu ve hangi parçayı oluşturduğunu bilmeyi gerektiriyor.Benliği bir giysi gibi çıkarıp duvara asabilmeyi.

Sevgilerimle,

Dyt. Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

NASIL GÖRMEZSİNİZ

NASIL GÖRMEZSİNİZ

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil