Ana Sayfa Yazarlar 20.07.2023 466 Görüntüleme

KONUMLANDIRMAK

Google a “” Türkiye Orta Doğu ülkesi mi? “” diye sorsak cevabı “” evet “” oluyor. Suriye, Irak, İran, İsrail ile aynı coğrafya ve kültürde olduğu açık şekilde belirtiliyor. Ulaşılabilir bilgi içerisinde bu kadar aleni olan bu durum ışığında batıya ait olduğumuza dair mücadelemiz, AB ye alınmama sürecimizde de aleni bir belge teşkil ediyor elbette.

Orta Doğu’nun sosyo-ekonomik çarpıklığına baktığımızda ise anti – demokratik yönetimler, din sömürülerinin zıt görüş üzerinden vücut bulması, eğitim ve sağlık sisteminin bozukluğu, polis devlet ve tiranlık altında aranan mutlu kabullerim ekonomik yoksunluk sayesinde dogmatik kitle inançlarında aranması, iç savaşlar yada terör görülebiliyor.

Bir an düşününce tanıdık geliyor bu durumlar.. Lakin kondurmak istemiyoruz yaşadığımız topraklara bu durumu. Dünyanın büyük siyasi bahçesindeki yerimizi, kendimizin istediği gibi alabileceğimizi düşünmek rahatlatıcı oluyor ancak gerçekler pek öyle yaşanmıyor.

Aklıma her şey bir kenara sadece felsefi boyutta siyasi yaklaşım takıldı. Tam olarak algımı aşan, biliyor gibi hissedip, hiçbir şey bilmediğimi fark ettiğim konu. Felsefi açıdan keder olmadan mutluluk, etki olmadan tepki, zıtlık olmadan eşlik gibi kavramlar olamaz ise, tez olmadan anti – tez de olamaz. Her idea ( yaradılışsal kavramlar) , karşı ideasını barındırır. Sadece nefret ve kötülük bunun dışında tutulur, çünkü tanrısal kötülük var olamaz. Bunu yaşayan ise insan sayılmaz. Olaya tamamen tez olarak yaklaşmayı akademik olarak uygun buluyorum..

Buna göre bir ülkede yıllardır dinci ( din ve dincilik ayrımı çok önemli) yaklaşım ile sömürülen ve yönetilen bir kitle olması için anti – dinci bir kitlenin yaratılması gerekebilir .. Peki anti – dincilik siyaset kanalında muhalefete düşen bir sorumluluk mudur bu durumda ? Yaklaşımlar buna göre mi belirlenir, bu oyunun parçası olabilir mi? Bir muhalefet lideri başarısız iken bile en yüksek mertebeye “” aday olmak zorundayım “” demesi, üye olduğu partinin başkanlığından “” aynı sebepten ayrılamam “” demek anlamı taşıyabilir mi? Ya da daha ileri gidip,, iktidar partisinin her sıkıştığında, değişen muhalefet tutumlarınınn iktidarın önünü yeniden açması, bu felsefi metafor içindeki döngüyü sürdürmek için yapılıyor olamaz mı?

Biz oy verip seçim hakkımız olduğunu sanıyorken, acaba gerçek özgürlük, yaşamamız için planlı olan durumlara verdiğimiz reaksiyonlar mı? … Aklımda algım dışı sorulara, en sevdiğim anonim olan şu felsefi yorumu düşünerek yol veriyorum . “” Mazotun litresi 40 TL olsa ne olacak ben zaten her zaman 100 TL lik alıyorum.”” Yada 1.3 milyon göçmene vatandaşlık verilip 200 bin olarak hesaplanılmasına inanmakta böyle bir matematiğin sonucu olabilir. Hatta kaset skandalları ile lider değişimleri, bu iki görüş aynı safta olmaz derken tek vücutta seçim kazanma zirveler, Dün hayır denen NATO ya yeni üyelere şartlar değişmeden 15 gün sonra verilen vizeler….

Belki de öğrenilebilecek bir şey yok ve bazı düşünceler sadece rüyalara kabus olan hüsnü kuruntular . Bilmek istiyor muyum gerçekleri, onu bile bilmiyorum kendi adıma ….

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

GAYRİ CİDDİYET

GAYRİ CİDDİYET

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil