Ana Sayfa Yazarlar 8.02.2024 283 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

CEM KARACA

En sevdiğim müzik sanatçısı olan Cem Karaca’yı kaybetmemizin üstünden yirmi yıl geçmiş. Türkiye’yi sesiyle çın çın öttürdüğü yıllar benim on ile yirmi yaş aralığıma düşüyor…

Namus belası, Cemalım Cemalım, Beyaz Atlı Şimdi Geçti Buradan, Tamirci Çırağı ile listelerin bir numarasından inmeyen bir müzik sanatçıs o. Şarkıcı denemez ona. Şarkıcı ve ses sanatçısı; şarkıları seslendirene söylenen bir niteleme; o ise beste yapan, şiir yazan ve de bunları seslendiren bir sanatçıydı. Müzik sanatını her yönü ile yapan bir insan ! Sanatçı kelimesinin her bir harfini layığı ile hak eden, aydın bir kültür adamı, bir entelektüel! Armut dibine düşer lafını doğruluyordu, çünki ailesi de gerçek sanatçı Toto Karaca ve Muammer Karaca’ydı. Haliyle dipten kökten yetişmiş bir sanatçı olarak, kalitesini hep ortaya koydu. Atmışla yetmişli yıllar arasında evimizdeki plakların arasında Moğollar ve Cem Karaca da vardı. Beş, on plağı üst üste koyup sırasıyla çalan bir pikaba sahiptik. Saklıyorduk tüm o plakları fakat dikkatimizden kaçıp sobanın arkasındaki büfeye konulunca maalesef bir gün hepsini bozulmuş olarak bulduk. Heba oldu onca plak. Zaten ha bire tayin olup taşınmaktan pek düzenimiz olamıyordu. Leylek hep havadaydı bize !

Bizim tayinler yine iyiymiş. Cem Karaca epey bir süre yurt dışına çıkıp vatansız kaldı. O yıllar annesi Toto Karaca TV’ ye çıkıp ondan haberler verir, Almanya larda neler yaptığını anlatırdı. O da, Nazım Hikmet gibi olacaktı neredeyse, ama çok şükür bu yanlıştan dönüldü ve yurduna döndü fakat yurduna döndüğünde artık tanınmıyor gibiydi. Yeni bir nesil vardı ortalıkta ve onlar onu tanımıyordu. O yurda döndüğünde ben Konya’da çalışıyordum. Töre diye bir albüm çıkarmıştı. Hemen koştum aldım ve gece gündüz evimde bangır bangır onu dinledim durdum. Her zaman söylediğim gibi onun sesini trompete benzetirim ve trompet solalarına da bayılırım. Cem Karaca’yı yüksek sesle, sesi açarak dinlemek gereklidir. Trompetin sesi kısılamaz öyle değil mi? O benim en sevdiğim müzik sanatçısıdır. Sesine hayranlığım onun sesinin ve söylediği ezgilerin ruhun sıkıntısını dağıtama özelliğinden kaynaklanıyor.

Döndükten sonraki eserlerinin önemli bir bölümünü, Nazım Hikmet şiirlerini bestelemesi ile oluşturdu. Şairlerin şiirlerini bestelenmek zordur. Şiire layık bir ezgi oluşturmak her babayiğidin harcı değildir ve çoğunluk şiirler heder olur. Nazım Hikmetin şiirlerinde zorluk daha da katlanır çünki o şairlerin şairidir. Cem Karaca ise onun şiirlerinin hakkını veren bestelerle bu işi çok güzel kotarmış. Bu şarkıların hepsinde söz ve müzik birlikte at başı gider. Bir şiiri dinlediğinizde, onun kime ait olduğunu, bilmeseniz bile anlayabilirsiniz. Her bir şairin kendisine has bir havası ve kokusu vardır. Nazım Hikmet’in şiirlerini de dinlediğinizde kimin yazdığını bilmeseniz bile onun yazdığını anlayabilirsiniz. Ben de, o şarkıların sözlerinin Nazım Hikmet imzalı olduğunu böyle fark etmiştim . Sözler Nazım Hikmet kokuyordu, fakat bir süre sonra yanılmalara başladım. Nazım Hikmet diye ettiğim tahminler yanlış çıkmaya başladı. Sözler bizzat Cem Karaca’ya aitti.Nasıl olmuştu bu böyle ? Aynı hasretliği deneyimlemesi miydi bu benzerliğin sebebi ? Sanırım Nazım Hikmeti en iyi anlayan kişi oldu Cem Karaca. Böyle olduğunu onun şiirlerine yaptığı bestelerle hepimize kanıtladığına inanıyorum. Vatan hasretliği çekmek ve dönememek tahmin edilemez bir şey. Dönüşünden sonra çeşitli eleştirilerle de üzüldü maalesef. Oysa bir Kızılderili atasözü “Bir kişi hakkında hüküm vermeden önce iki ay onun makosenleriyle yürü!” der. Ne güzel bir atasözü değil mi.

Hayatının filmini yapmışlar. Ne iyi etmişler. Gitmeyi çok isterim. Onu canlandıran İsmail Hacıoğlunun oyunculuğundan şüphem yok zaten. Karacanın pek çok şarkısını çooook severim. Yine de bir sıralama yaparsam Hep Kahır birinciye, Çok Yorgunum Beni Bekleme Kaptan İkinciye, Ömrüm de üçüncüye gelir benim listemde fakat Sevda Kuşun Kanadında, Ceviz Ağacı, Rap Diye Rap Rap Zap Diye Zap Zap, Tamirci Çırağı, Beyaz Atlı, Resimdeki Gözyaşları ve Canım Benimi de unutabilmek mümkün değil elbette !

Canım benim Sarı kara bir sansar olmak mı iyi? Bir tilki mi? Ya da o lacivert rüzgarlarına Basmak gönül yelkenini O bizim denizlerin O bizim denizlerin Yağmuruyla, karıyla ve güneşiyle Sevmek mi doğuşu? Ve nice güzelmiş demek mi ?

Bu şarkıyı Cem Karacadan dinleyin diyorum !

Sevgilerimle

Dyt. Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil