Dünkü Kent Konseyi toplantısından edindiğim izlenim; trafik sorununu sadece polisin sorunu olarak gördüğümüz yönünde…Bu anlayış olduğu müddetçe sorunları çözemeyiz...Trafik sorunu;  öğretmeninden, doktoruna, belediye başkanına hepimizin çözümde etkili olduğu bir mecra.

Bu anlamda; Kuşadası’nda şu kadar polis var, onlar çözsün şeklinde sorunu trafikteki kontrolleri rutin bir şekilde yapan polise yüklemek çok yanlış olur…Bu kafayla bir yere varamayız….Trafik bir güvenlik sorunu olduğu kadar kentlilik sorunu, yaşam biçimi, aynı zamanda kültür sorunu.

Kuşadası’nda yeterince trafik polisi ve çevik kuvvet olmadığı yönündeki görüşler ise, kenti polis kenti haline dönüştürme hayallerimizi ortaya koyar….Evinde nara atan insanla, trafikte aşırı hız yapan ve bir de müziği sonuna dek açan insan arasında çok fark görmüyorum…Bu bir kültür meselesi…Toplum olarak trafik kültürümüz de yok, polis bu kültürden sorumlu değil…Kültürsüzlüğümüze ceza kesmekten sorumlu…Bizler ceza sistemi ile de uslanmıyoruz.

Çok polis olsa da sorunun temelden çözüleceğine inanmıyorum...Sürücü kurslarının elden geçirilmesi gerekiyor….Sürücü Kurslarındaki eğitim zorlaştırılmalı, aksi takdirde işimiz zor. Dikkat ve konsantrasyon testleri yapılmalı, hiperaktif kişilere ehliyet verilirken daha dikkatli olunmalı..

Kuşadası ölçeğinde sorunu Çevre Yolu sorunu haline dönüştürdüğünüzde oyunu kaybedersiniz...Sorun ara sokaklardan bulvarlara her yerde yaşanıyor….Yollar çok kavisli, çıkmaz sokak levhaları bile yok…Sorunu bir mimar gözüyle çözmeye bakalım….Polis gözüyle bakarsak çok yanılırız..

Kent Konseyi, bence mimar ve mühendislerle bir araya gelmeli, kentin trafikteki tehlikeli noktalarının haritasını çıkarmalı..

Sonrası daha kolay olacaktır..