Kuşadası Belediyesi’nin bazı taşınmazlarının satışına, sayın Özer Kayalı döneminde de karşı çıkmamış, bu kararı zorunluluk olarak değerlendirmiş bir gazeteci olarak, bugün de aynı yerde durmaktayım.

Sayın Özer Kayalı bazı taşınmazların satışı kararını alırken; nasıl ki ekonomik verileri gözeterek almış ise, bugün de Ömer Günel aynı verilere dayanarak karar vermekte. Bir kurumun kararları kişilere göre değil, ekonomik verilere göre değişir.

Ülkemizde 2014 yılından bu yana ciddi bir ekonomik kriz var. Son beş yılda bu kriz daha da derinleşti.

Üstelik; içinde bulunduğumuz sayın Ömer Günel dönemi, büyük felaketlerin yaşandığı, ekonominin tam anlamıyla savrulma yaşadığı bir döneme tekabül etmekte.

Pandemi ve Kahramanmaraş depremi, Kuşadası’nın nüfusunu ciddi bir şekilde etkilemiş ve yüzde 20’den fazla bir oranda nüfus artışına yol açmıştır. Pandemi ve Rusya Ukrayna savaşı sırasında yerleşik nüfus patlama yaşamıştır. Kahramanmaraş depreminden sonra ise, Kuşadası’na yerleşenlerin sayısı artış göstermiştir.

Nüfusun artması, Kuşadası Belediyesi’nin hizmetlerinin, daha fazla kişiye yönelik verilmesini zorunlu kıldı.

Bugün itibariyle, İl nüfusu ile anılabilecek bir Kuşadası ile karşı karşıyayız.

İller Bankasından gelen ödeneklerin de artmadığı dikkate alınırsa, yaşanan zorluklar daha iyi anlaşılabilir.

Her geçen gün trafikteki araç sayısının artışından da anlayacağımız gibi; Kuşadası Belediyesi yol, asfalt ve sosyal donatı alanlarını günün koşullarına uygun bir şekilde dizayn etmek zorundadır.

Bunun için de kaynak gerekmekte…Kullanılmayan taşınmazların satışına bu pencereden bakmak gerekiyor.

Bir belediye; yol üretmeden, kaldırım yapmadan, sosyal donatı alanlarına yatırım yapmadan, sosyal yardımları aksatmadan nasıl ayakta kalabilir?

Varsa bir formülü açıklanması gerekir.

Ancak, gördüğümüz kadarıyla bunun bir formülü, sayın Ömer Günel’in siyasi rakiplerinde de yok.

Hani ne derler, kelin ilacı olsa başına sürer…

Türkiye’deki bütün dengesiz ekonomik verileri göz ardı edip, muhalefet yapmak, Kuşadası’ndaki ilacı olmayan kesimlere özgü olsa gerek..