Ana Sayfa Yazarlar 4.07.2025 144 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

ORMAN YANGINLARI

Bugün Kusadasına dönecektim. Ne var ki karayollarından edindiğimiz bilgiye göre, Kuşadasına giden tüm yollar kapalı! Bu yaz günlerinde, Kuşadasından Safranbolu’ya Ankara’daki göz kontrolümüz için gelmiştik. Kontrolümüzü olduk, çok şükür değerli doktorumuz Prof. Dr. Koray Gümüş, kızım için her şeyin yolunda olduğunu söyledi, rahatladık. Görmek beş duyumuz içinde belki de en önemsediğimizdir. Neden böyledir dediğimizde; hayatımızın her anında görme duyumuzun yaşam çoşkumuza hizmet ettiğini farkederiz. Anbean bu hizmet devam edip gider. Diğer duyularımız da yaşam coşkumuza hizmet eder fakat onlarınki anbean devam edip gitmez. Aralıklı, fasılalı olarak devam eder. Bu nedenle gözlerimizde bir rahatsızlık olduğunda paçalarımız fena tutuşur. Güvendiğiniz bir doktora sahip olmak çok güzel ve özel bir lükstür! Bu lüksü bize yaşattığı için doktorumuza bir kez daha teşekkür ederim. Planlarımıza göre bir arkadaşımla birlikte bugün dönüş yolundaydık. O da benim gibi doğa tutkunu birisidir. Birlikte Kuşadasına gidecektik. Birkaç gün kendi çağımızda Kuşadasını sallayalım diyorduk. Azıcık gecikmeden bir şey olmaz, yine sallarız inşaAllah fakat yanan ormanlar için aynı şeyi söyleyememek kalbe acı veriyor. İyi arkadaş, iyi dost sahibi olmak da bu hayatta büyük ve önemli bir lükstür ve şükür sebebidir!

Ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Biliyoruz ki aslında nefesimiz yanıyor. Ormanlarımızın, nefesimiz olduğu idrakinde olmayan birisinin olduğunu düşünmüyorum. Peki o halde insan bunu bile isteye yahutta dikkatsizliği nedeniyle niye yapar? Bunu anlamak oldukça zor çünki insan menfaatini kollayan bir canlıdır. En yaşamsal temel ihtiyacını göz göre göre neden yok eder?

Yurt dışında olan orman yangınlarına da baktığımızda, günümüzde aşikar olan bir sey vardır ki, bu şey çok korkutucu ve endişe vericidir. Ormanlarda bireysel menfaatlerin yanında, artık küresel ölçekli menfaatler neticesinde de yangınlar çıkarılmaktadır. Bizlerin yapabileceği ise dikkatsizlik sonucunda çıkan yangınlara mahal vermemektir fakat bunda bile yeterli hassasiyette olduğumuzu söylemek maalesef ki oldukça zordur! Doğaya çıktığımız her zaman, ormanlarımıza bıraktığımız çöpler, bunun bir diğer ispatı olarak karşımıza dikilir.

Biliyorsunuz belki, ben bir ormancı çocuğuyum. Çocukluğum orman işletmelerinde ve tomruk depolarında tomruk istiflerinin üstünde oynayarak geçti. Babam senelerce orman bölge şefliği yaparak vatanımıza hizmet etti ve her zaman gururla sorumluluğundaki bölgelerde hiç orman yangını çıkmadığını, yangın haline gelmeden söndürüldüğünü söylerdi. Bunu da gözetleme kulelerinin iyi çalışmasına ve yaptığı yollara bağlardı. Her zaman ben şu kadar kilometre yol yaptım diyerek övünürdü. Rahmetli babam idealist bir insandı. Karabük Yenice ormanlarındaki en büyük bölge olan sarıot bölgesi babamın bölgesiydi ve bu bölge o yıllarda ülke içinde örnek bölge seçilmişti. Bu nedenle yabancı ülkelerden gelen ormancılar buraya getirilip misafir ediliyordu ve babamın da gelenlerle bilgi alışverişi yapması mümkün olabiliyordu ! Karabük, orman emvali oldukça büyük olan illerimizdendir ve Yenice ormanları bitki çeşitliliğinin yüksekliği ve de en büyük blok orman olması özelliği ile, koruma altına alınmış dokuz sıcak noktadan birisidir. Sıcak nokta ormanı; biyolojik çeşitlilik bakımından değerli olması nedeniyle acil korumaya alınmış orman demektir. Avrupa 100 orman bölgesini böyle sıcak nokta ilan etmiştir ve Türkiyeden 9 orman bu listede yer alır. Kastamonu Küre Ormanları da bir diğer sıcak noktamızdır. Babam Yeniceden sonra Karabük’ün Eflani ve Ovacuma ormanlarında ve sonrasında Eskişehir Kırka ve Bolu ormanlarında da görevini sürdürdü.

Bugün yaşıyor olsaydı yangınlarla ilgili fikirlerini sorardım fakat bu artık mümkün değil. Bugün ancak ve ancak, zamanında ondan dinlediklerimi anlatabilirim. Onun ise konuyla ilgili iki hususu önemsediğini hatırlıyorum. Orman kulelerinde çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve ormanlara belli aralıklarla birbirine paralel orman yolların açılması ! Benim anladığım kadarıyla, paralel yollar, zurnanın zırt dediği yeri teşkil ediyor. O halde, ormanlarımızın hepsine, ivedilikle bu yolları açmamız gerekiyor ve ondan duyduğuma göre Avrupa bunu yıllar evvelinden yapmış durumda! Yangınsız bol ormanlık bir yurtta yaşama gerekliliği tarihimizde de yer alıyor. Hatırladığım kadarıyla Türklerin orta Asya’daki ana yurtlarını terk etmelerinin bir sebebi de ormanlarını kaybetmeleriydi. Ormanlarını kaybetmeleri topraklarını verimsizleştirmişti. Bu tarihi gerçekle ormanlarımızı korumayı gelenekleştirmemiz gerekirdi diyorum! Ülkemizin bol ormanlı bir ülke olmasını dilerken; dünyanın da bol ormanlı bir dünya olmasını diliyorum.

Sevgilerimle

Dyt. Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

SEÇİM HİKAYELERİM YARGIDA

SEÇİM HİKAYELERİM YARGIDA

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil