Ana Sayfa Yazarlar 13.10.2025 81 Görüntüleme

Klinik Psikoloji YL-Danışman

Bir Çocuğun Görünmez Yaraları 22 ‘Otoritenin Ardındaki Sır ’

“Kırılgan bir çocuk, ‘Kendisi olmak’ ile ‘ait olmak’ arasında en önemli savaşını verir. Bu sınavın kaybedeni ise hep ‘kendisi’ olur. Geride, onaylanmak ve sevilmek uğruna terk edilmiş bir ‘gerçek benlik’ ve onun yerine inşa edilmiş, güçlü görünmek zorunda olan ‘sahte bir benlik’ kalır. İşte o çocuk büyüdüğünde, taşıdığı değersizlik ve aşağılanma hissi onu görünmez bir şekilde yönlendirmeye başlar. Dışarıdaki dünya onu bir ‘otorite’ olarak görür; kararlı, güçlü ve kontrollü. Oysa içerideki gerçeklik, tam bir zıttır: Kontrolsüz bir değersizlik fırtınası.

Bu durum, ruhun en eski savunma mekanizmalarından biridir: ‘Dışarıda ne kadar güçlüysen, içeride o kadar korunursun.’ Otorite olma arzusu, bir güç göstergesi değil; tam tersine, aşağılık kompleksi ve hiçlik duygusuna karşı geliştirilmiş bir ‘psikolojik panzehir’dir. Bu, karmaşık bir psikolojik olaydan ziyade, insani ve son derece mantıklı bir hayatta kalma stratejisidir.

Her çocuk iki temel içgüdü ile doğar: Olduğu gibi kabul edilme (özgünlük) ve güvende olma (aidiyet) ihtiyacı. Sağlıklı bir ortamda bu ikisi el ele yürür. Ancak travmatik veya duygusal yoksunluk içeren bir aile ortamında çocuk korkunç bir seçim yapmak zorunda kalır: “Eğer gerçekten olduğum kişi olursam (öfkeli, üzgün, korkak, ihtiyaç sahibi), sevilmeyeceğim ve ait olamayacağım. İşte o an, gerçek benlik sessizce arka plana itilir ve ebeveynlerin onayını kazanacak, kusursuz, güçlü ve “mükemmel” görünen bir sahte benlik inşa edilir.

Aslında aşağılık hissi, dışardan öğrenilen bir şey değildir. Terk edilmiş gerçek benliğin çığlığıdır. Derinlerde bir yerde, temelde “bozuk” ve “eksik” olduğuna dair sarsılmaz bir inanç oluşur. Bu, otorite ihtiyacının yakıtıdır. Yetişkinlikte, bu içsel boşluk ve değersizlik hissi dayanılmaz hale gelir. İşte bu noktada bilinçdışı bir çözüm üretir: ‘’İçimde hissettiğim bu kontrolsüzlüğü ve güçsüzlüğü, dışarıda kontrol ve güç sahibi olarak dengeleyeceğim.” Bu, zemini çökmekte olan bir binayı, dış cephesine devasa destek payandaları dayayarak ayakta tutmaya benzer. Dış Onay ise ‘’İç Yaranın Bandajı’’dır: İnsanların saygısı, itaati ve hatta korkusu, kişiye geçici bir “değerli hissetme” dopingi sağlar. Ancak bu etki geçicidir…

Oysa oluşan bu sağlıksız otorite; Korkuya dayanır: Kontrol etme ihtiyacı, içteki kontrol edilemeyen duygulardan kaynaklanır. Kırılgandır: Eleştiri, varoluş tehdidi olarak algılanır. Yalnızlaştırıcıdır: Kişi, etrafındakilerin sahte benliğine saygı duyduğunu zannederken, gerçek benliği giderek daha fazla yalnızlaşır. Gerçek otorite ise, bu yaraların farkına varıp onarmaya çalışan, gücü kontrol için değil, hizmet ve ilham için kullanan, kırılganlığıyla barışık bireylerden doğar.

Unutulmamalıdır ki otorite arayışı, içinizdeki terk edilmiş çocuğun dünyaya duyduğu öfke değil, onun size attığı bir ‘’imdat sinyali’’dir. Genellikle bir güç hırsı değil, derinde yatan bir güçsüzlük yarasının dışavurumudur. İçinizdeki yarayı iyileştirmek, ‘’otorite tutkunuzun altında yatan gerçek sebebi fark etmek ve onu şefkat ile kucaklamakla başlar.’’

Gerçek ve kalıcı güce ulaşmanın yolu, daha yüksek bir pozisyona tırmanmakta değil, o çocuğun yarasını iyileştirmekte yatar. Çünkü ‘’gerçek otorite, başkalarına hükmetmekle değil, kendi kırılgan benliğimize şefkatle hükmetmekle başlar.’’

Cem İnak Klinik Psikoloji YL-Danışman

instagram.com/cem_inak

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil