Ana Sayfa Yazarlar 22.10.2025 139 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

BİZİM KÖYÜN YAYLASI

Bu cumartesi bizim köyün yaylasındaydık. Sizin köy neresi derseniz hemen söyleyeyim. Kastamonu Araç ilçesi, eski adıyla İksife, yeni adıyla Özbel köyü bizim köy olur. Her ne kadar Özbel ismi güzel ve manalı olsa da, ben İksifeyi tercih ediyorum çünki köyümüzün hikayesi isminde gizli! İki efenin kurduğu bir köy burası. Bu nedenle ismi kuruluşunda ikiz efe köyü olmuş. Konuşma dilinde ise zamanla iksifeye dönüşmüş fakat bugünki konum köyümüzün ismi değil, yaylası!

Kardeşim, annemi köyden Karabükteki evine taşımak için Muğladan geldi. O gelmeden birkaç gün önce, annem bir heves bir heves Murat gelince yaylaya gidelim dedi. Yaylada bir çam ağacı varmış bize onu gösterecekmiş. Bu yaz dayımla birlikte yaylaya gitmişler ve şimdi hiçbir izi olmayan kendi yayla evlerinin yanında duran asırlık çamı bulmuşlar. Ağacı görmek ikisini de çok mutlu etmiş ve bize, bunu mutlaka göstermeliymiş. E bunu duyar da biz ormancı uşakları durur muyuz yerimizde? Durmadık elbette. Ablam Bolu’dan geldi, küçüklüm de dahil, cümbür cemaat bindik Muratın minibüsüne, gittik yaylamıza. Yolun müthiş manzaralı olacağını tahmin ettiğim için keyifler daha köyden çıkmadan gıcırdı bende. Karışık ağaçların olduğu ormanlar sonbaharda muhteşem olur. Bizim yaylada ise çam ve göknar bulunduğu gibi yoğunluklu olarak kayın ağaçları var. Minik yapraklı düzgün gövdeli kayınlar bu mevsimde buraya gidenleri Alice yapıyorlar. B#en neredeyim, harikalar diyarında mıyım dedirtiyorlar! Biliyoruz ki ekim ayı sonbaharın en görkemli yaşandığı aydır ve karadeniz yaylaları bu ayda görsellikte olağanüstüdür.

Her şey tam tahmin ettiğim gibiydi. Bol bol fotoğraf çektik ama fotoğraflar gerçekteki güzelliğin yarısı bile olamazdı. Ormanın güzelliği havaya verdiği oksijen ve negatif iyonlarla bizlerde katlana katlana algılanıyordu. Biliyoruz artık negatif iyonların marifetlerini ! Bilmeyenler ise youtube’daki programımı seyrederek öğrenebilirler. Merve Erolla Sağlık İçin programında; Kuşadası havasında negatif iyon şifası adlı bölüm, konu hakkında bütün bilgileri özetliyor. Negatif iyonların bizlere verdiği mutluluğu yaşamayanımız yoktur fakat sebebin negatif iyon olduğunu bilen neredeyse yoktur! Serotonin salgılatır onlar. Mutluluk hormonu! Yani endorfin! Endorfinse, vücudun kendisinin ürettiği, tamamen zararsız olmasının yanında, bilakis faydalı olan bir nevi morfindir. Yani içeride üretilen orfin! Bu içeride üretilen orfinin kaynağının orman olması ise tesadüf müdür sizce, yoksa tevafuk mudur? Benim kanaatim belli, tevafuktur elbette!

Üç yaşındayken yayladan köye kadar yürüme macerasını gerçekleştirmiş birisi olarak; cumartesi günü aynı yolu araba ile kat etmek enteresan oldu.Bu macerasal durumu çok net hatırlamamakla birlikte, babamdan bir çok kez dinlemiş olmam, bazı ayrıntıları zihnime yerleştirmiş olmalı! Özellikle de yürürken hissettiğim duygu, belleğime sabitlenmiş durumda. Mutluydum ama öyle böyle değil, çok mutluydum! Babam elimden tutuyordu ve ben tam tekmil babacı bir çocuk olarak, onunla gevezelik ederek yürüyordum. Hep ben konuşuyordum. Babamsa, anlattıklarımı tasdiklemesini istediğimde, bir iki cümle ile beni yüreklendiren sözler söylüyordu. Köy ile yayla arası en az beş kilometre. Üç yaşındaki bir çocuk için oldukça uzun bir mesafe. Ne var ki ben babamla yürüyordum. Elimi tutan elini hissederken; anlattığım her şeyin onun tarafından sürekli olarak onaylanması beni bulutların üstüne çıkarıyordu. Çok şükür ki bu mutluluğumu unutmamışım, hatırlayabiliyorum! O gün öğrendiğime göre, annem kucağına almayı çok teklif etmiş, istememiştim! Annem yorgunluktan bitap düşerek hastalanmamdan endişe etmiş lakin onun bilmediği bir şey vardı, ben yorulmamıştım ki! Yorulmadım çünki mutluydum. Çok çok çok mutluydum! Benim bu anıdan anladığım; bir çocuğu, sadece bir çocuğu değil, genç olsun yaşlı olsun, bir insanı mutlu etmenin ne kadar kolay bir şey olduğu ve mutlu olunca bedenin muazzam bir güce kavuştuğudur. Mutluluğun formülü ise sevgideymiş. Sevmek ve sevilmek içimizdeki en büyük güç kaynağımızken sevgiyi azaltacak davranışlarda bulunarak, bindiğimiz dalı acaba neden keseriz?

Bindiğin dalı kesmek deyince bir izlenimimden de bahsetmek isterim. Araç orman müdürlüğünü tebrik etmeden yazımı bitirmemem gerekiyor. Bitirmemem gerekiyor çünki çok güzel çalışılmış. Bütün orman, sağlıksız yaşlı ağaçlardan arındırıldığı gibi, ağaçların alt dalları kesilerek bulanmış ve toprak zemin de güzelce temizlenmiş. Tüm orman öylesine bakımlı gözüküyor ki, ne çok emek verildiğini anlamanız uzun sürmüyor. Onları çok çok çok tebrik ediyorum.

Ormanları sevmeli onlara iyi bakmalıyız. Sevilen ormanların enerjisi ile, sağlığımıza sağlık katarak dünyamızda mutlulukla yaşamalıyız.
Dyt. Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

8 MART SENDROMU

8 MART SENDROMU

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil