DOLAR
Alış: 34.11
Satış: 34.25
EURO
Alış: 37.62
Satış: 37.77
GBP
Alış: 44.82
Satış: 45.15
ÜZÜNTÜ VE DEPRESYON
Hayatımız boyunca üzülecek konular buluruz, yada konular bizi bulurlar üzmek için. Oysaki üzüntü, akışta olan hayat mücadelesine doğal ve günlük bir tepkidir elbette. Hayatın adil yada kolay olmadığını fark eden beynin dışa dönük reaksiyonudur, üzüntü .Bu tipik ve basit insan duygusu geçicidir, oysa. Ne öğretir acaba bize? Hayat akışına engel dahi olamaz, minik yoldaşlar. Bazen öğrenilmiş çaresizlik olarak doğar günümüze, bazen ise yapay, şımarık bir talep ile çıkar karşımıza. Mutsuzluktan mutlu olma oyunu bile olabilir zaman zaman. Üzüntüler, doğru ve sağlıklı seçimler ile silinip gider yanımızdan. Yarına etkisi, işte cürümü kadardır. Çünkü, bir duygu patlamasıdır ve yok olup gider zamanla. Sağlıklı bir duygudur üzüntü, asla kendine ve çevrene zarar verme eğilimi taşımaz. Kaybettiğini bulamasan bile, üzüntüsü sonsuza kadar da sürüp gitmez, kayıplarI ölüm olsa bile… Acı deneyimler, olaylar, hatta hayal ettiğimiz ruhları başka bedenlere yükledikten sonra oluşan farkındalıklar bile, işte bu yüzden geçicidir. Hayat, hep devam eder ve üzüntü bizden zamanla ayrılır gider. Öğrendiğimiz tecrübe ve bilgi birikimi alır, üzüntünün yerini, yavaş yavaş…
Peki ya depresyon? Onun hakkında bir çok olumsuz izlenim var, yazılan çizilen. İntihar duygusu bile içerebilir. Umudun yok olduğu an, hatta yarını görememe sendromudur halüsinatif şekilde. Algı ve duyguları yerle bir eder. Yaşamın her alanını etkiler, seninle kalmak ister ömür boyu. Öfke, hüsran, acı hatta yaşam bıkkınlığı yaratır. Her şeye üzülür, insan. Peki, burada bir dilemma oluşmuyor mu diye aklım karışmıştır, hayatıma eşlik eden üzüntülerimi ve depresyonlarımı düşündükçe.
İnsan her şeye üzülmeye başlıyor ise ve üzüntüler de geçici ise, depresyon nasıl insanı hayattan soğutabilir? Nasıl yokluk mertebesine çekebilir. Bu noktada ünlü İskoç filozof David Hume gelir aklıma. Emprik dünya içinde yokluk ile tanıştırmıştır bizleri. “Bilgi tecrübeden doğar” demiştir tam olarak. İzlenimi olmayan ide nin var olmayacağını yani yok olduğunu söyler bize, Hume.
Peki herkesin bir çocukluk travması yok mudur? Ebeveyn, okul, zorbalık, yetersiz bakım yani sevgi eksikliği ve daha bir çok örnek. Bunlara üzülerek yaşamaya başlamadık mı? Hayat boyu mücadele etmek zorunda kalmadık mı? Ama öğrenim süreci de peşinden geldi bu büyük acıların. Tecrübe etmeye başladık hayatı. Bu şekilde bakınca en büyük tecrübe, büyük travmalar sonucu, birbiri sıra oluşan bu derin üzüntülerin toplamı yani depresyonlardan mı oluşuyordu acaba..
Aklım karışıyor tam bu noktada. Yaşam ustalığı mutlu olmayı öğrenmek ise, depresyonlar bize yardımcı mı oluyor yoksa? Bize zorla mutlu olmayı ve farkındalık sağlamayı mı başarıyor gizliden içselliğe doğru? Farkındalığa yol açan depresyon bize yol mu gösteriyordu? Ama biz bu durumu psikolojik hastalık olarak görüp, ticari fayda ve sosyal ayıp haline ne zaman sokmuştuk?
Başarı, mutluluk merdivenlerini tek tek tırmanmak ise, “aynı merdiven basamağında kalmak mı acaba depresyon” dedim, hayatımın geçmiş kısmına baktıkça. Asıl hastalık konservatif şekilde durumu idare etmek miydi yoksa? Buna sosyal hayatta normallik denmesi ne kadar da normaldi belki de.
Depresyonun kelime açılımı bile aklımı karıştırmaya yetiyor. Deep + resesyon yani derin durgunluk hali. Durup kendini, olayları dışarıdan bir göz ile sakin sakin değerlendirme durumu, bir nev’i öznel etkinlik aslında. Kendinde olmasını istemediğin, aynaya baktığın kişiden mutlu olmama hali. Hislerine, algılarına, öğrenilmiş çaresizliklere, hayattaki tek özgürlüğümüz olan olayların sonuçlarına verdiğimiz tepkilere karşı bir isyan, yeni bir soluk, yeni bir ben doğurma aşaması, inanılmaz bir süreç. . Tecrübelerinden kendin için yaratılmak istediğin yeni bir sen.
Düşünüyorum, depresyonlar yaşam aretesi olan mutluluğa giden yola açılan devasa sarı sırmalı kapılar mı acaba? Yoksa ben mi yanılıyorum? Bilemiyorum. Sizce ….
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
HAYVAN HAKLARI DENİLİNCE
-
GERÇEKLERİN ÜZERİNİ ÖRTEMEZSİNİZ !
-
GERÇEK SORUNLARLA YÜZLEŞMEK
-
SİYASET BU DEĞİL
-
SAHTE HESAPLAR GÜNDEMİ
-
NASIL GÖRMEZSİNİZ
-
İnsanlaşmada Ölçü Birimi Olarak Dil
-
HALKIN ÖDÜLÜ
-
BAŞKAN GÜNEL’İN BASIN TOPLANTISI
-
BİR BABANIN DUYGULU ANLARI
-
İnsanın insana yaptığını hiç bir canlı kendi türüne yapmamıştır
-
NATO KAFA NATO MERMER