Sevgili okurlar bu gün sizlerle nitelikli yalnızlık üzerine sohbet etmek istiyorum. Kapitalizmin iç dinamikleri ile geliştiği, sanayi devrimlerini tamamlamış, tekelci sermayenin başat olduğu toplumlarda yaşam felsefesi de bu ekonomik alt yapıya ve duruma göre şekillenmiştir. Tekelci kapitalist aşama ile birlikte gelişen yaşam felsefesi Pragmatizm’ dir. Gemisini yürüten kaptandır. Alta kalanın canı çıksın. Bir şey çıkarıma ise doğrudur, çıkarıma değilse yanlıştır.vb. söylemlerde ifadesini bulan pragmatizm insanları bencilliğin en yağlı biçimiyle sıvamış bulunuyor.
Haliyle feodal dönemin istikrarlı, sözünün eri, ilkeli, gururlu, bencil olmakla beraber çevresini de gözetip düşünen, stabil kişiligi, kapitalist toplumda yerini ; çok ve tam bencil, düzenbaz, yalancı, bukalemun, taklacı ve yağcı- yaranmacı, ilkesiz ve istikrarsız, çıkarına göre davranan, sabah akşam aynı konuda farklı şeyler söylemekten utanmayan kapitalist kişilik ve tipoloji almış bulunuyor. Hal böyle olunca, pragmatizm herbir kişinin yaşamının ana ekseni ve felsefesi olunca, insanlar arasında ilişkilerde de güvensizlik, yapmacıklık, sevgisizlik, rekabet hırsından doğan kıskançlık, boyun eğmecilik, saldırgan ve yıkıcı hislerle donanma, iki yüzlülük ve yalancılık hakim eğilim ve yaklaşımlar olarak oluşurlar. Sevgili okurlar bu minvalde oluşan modern kapitalist toplum ve insan ilişkileri güven veren, motive eden, yaşamı anlamlı kılan, mutlu eden ilişkiler değildir. İşveren işçiye, yöneten yönettiğine, komşu komşuya, tücar alıcıya, esnaf müşteriye, cinsler birbirine…ez cümle kimse kimseye inanma ve güvenme noktasında değildir.
Böyle bir toplumsal ortamda toplumun aydını, enelektüeli, düşüneni, sanatın her bir dalı ile uğraşanı mevcudun bilincinde ve ayırdında olan kesim olarak huzursuz ve mutsuz olmaktan kendini alıkoyamaz ve kurtaramaz. Denilebilir ki kapitalist toplumda en mutsuz olan, bunalımlarla boğuşan, yaşamdan keyif alamayan kesim bu kesimdir. Kalabalıklar içinde bir başına yaşama gibi bir durumdadır. İşte bu aşamada kapitalizmin berbat, tümüyle kaotik olan düzeninden en çok mutsuz olan bu kesimin bu durumdan çıkış arayışlarından biri olarak gereksiz kalabalık içinde bir başına olmaktan ise nitelikli yalnızlık içinde bir başına yaşama isteği ön plana çıkmaktadır.
Anlamsız çokluk ve kalabalıktan ise nitelikli yalnızlığı tercih etmek daha isabetlidir diye düşünmeye ve bu yönlü irade geliştirip pratikleştirmeye başladığınızda aslında düşünce düzeyinizde yeni bir aşamaya ulaşmış olursunuz Zira böyle bir ikrar ve iradenin oluşması pek çok deneyim olmadan, travmalar, hayalkırıklıkları vb. çokça yaşanmadan ulaşılacak bir düşün aşaması değildir. Bu düşün aşamasına nasıl gelinir? Büyük özlemlerin karşılık bulmadığı, umulan ile bulunanın farklılığının ruhta ve bilinçte yarattığı yıkım yaraları, güvenilen dağlara pek çok kez kar yağışının olduğunun görülmüş olması, insan ilişkilerinde esas olanın söz’e bağlı kalmak değil de sözünde durmamak olduğunun yoğunca yaşanılması, insan ilişkilerinde kurt kanununun acımasızca görülüp duyumsanması, orman kanunları ile adım başı muhatap olunması vb. sosyal olgular insan düşüncesinde yeni algı düzeyini oluşturur. Birey oluşan bu yeni algı düzeyine bağlı ve ona paralel olarak gereksiz kalabalıklar ve gereksiz çokluk yerine nitelikli bir yalnızlığın dinginliğini, huzur ve sakinliğini tercihe yönelir. Bu aslında ruh dünyamızda var olan ve yıkıcı kaosun dayanılmaz sancılarından kurtulma yolunu bulmayı ifade eder. Tecrübeye dayalı kavramsallık kazanmış bilgi düzeyine ulaşılmadıkça kaotik ruhsallıktan çıkış yolu bulunamaz. Toplumun kültür, sanat, edebiyat, düşün camiası bütün bu olumsuz duyguları yaşayarak kavramsal bilgi ile zaman içinde donanır. Ve yükte hafif pahada ağır ne varsa omuzlarından atmaya başlar. Topluma karşı sorumluluklarında sınırlamaya, özgeci eğilimlerini kısmaya, zamanı kendine ayırmaya … ez cümle toplumdan ve sorunlarından uzaklaşmaya başlar. Bu evrilme, nitelikli yalnızlaşma olumlanacak, alkışlanacak , övülecek bir durum ve düzey değildir elbette. Ancak ne var ki modern- barbar kapitalist yaşam ve felsefesinin yarattığı kaçınılmaz bir sonuçtur. Aydın , entelektüel- düşün dünyasının kapitalist okyanusta tüm çırpınışları ve haykırışları yaptıktan sonra ulaşacağı son liman nitelikli yalnızlık limanıdır. İnsancıl bir dünya düzeninin gelişmesi umuduyla… yeni yazılarda buluşmak üzere…
Doğan Karaağaç
27 Temmuz 2023