DOLAR
Alış: 34.11
Satış: 34.25
EURO
Alış: 37.62
Satış: 37.77
GBP
Alış: 44.82
Satış: 45.15
BAK SEN ŞU AYM NİN YAPTIĞINA !
Anayasa Mahkemesi geçen hafta Cumhurbaşkanı’nın rektör atama ve Merkez Bankası Başkanı’nı süresi dolmadan görevden alma yetkisini iptal etti. Cumhurbaşkanı Bu yetkisini Kanun Hükmündeki Kararnamelerden alıyordu.
Yetkiler 703 sayılı KHK ile hayata geçirilmişti.
Rektörlerimiz rahat olsun.! Anayasanın 153. maddesinin V. fıkrasına göre, “İptal kararları geriye yürümez.”
Tabii ki, itiraz hakkı saklı. Fakat Anayasa m.153, AYM kararlarının “kesin” olduğunu ve “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri” bağladığını belirtiyor.
Mevcut Anayasamıza göre;
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Kararnameler kanunlarda olduğu gibi iptal davası veya itiraz yoluyla yargı denetimine tâbi tutulabilir.
Anayasa Mahkemesinin 703. sayılı KHK ile hayata geçirilen bazı değişikliklerle ilgili iptal kararı vermesi yeni tartışmalara yol açtı.
Bir hukuk devletinde böyle bir tartışmayı hukuk adına, ülke adına utanç verici buluyorum.
Hukuk sisteminin temel kurumlarının aldıkları kararlar Anayasamızda güvence altına alınmış değil mi? Hiyerarşik yapıdaki kurumların yetki ve sorumlulukları kesin hükümlerle tanımlı değil mi?
Bu tartışma bize şunu gösteriyor; Demek ki, Cumhuriyetimizin 100. yılını idrak etmemize rağmen, halen hukuk sistemini oturtamamışız!
Aksini iddia edenler olsa da, Türkiye Cumhuriyeti anayasamıza göre bir hukuk devletidir.
Anayasanın 2. maddesinde; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmü yer alıyor.
Anayasanın 26. maddesinin 1. fıkrası “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir”. diyor. Ben de bu maddeye istinaden kafa karışıklığımı gidermek için bazı hatırlatmalarda da bulunarak düşüncelerimi paylaşıyorum. Fakat, böylesine önemli bir konuda; ülkenin aydınlarının, anlı şanlı hukuk profesörlerinin, üniversite hocalarının sessiz kalmalarını yadırgıyorum.
Konuyu farklı bir açıdan ele alarak, önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Kısa bir süre önce, hukuk sistemimizin iki güzide kurumu; Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay karşı karşıya gelmişti. Basına da yansıyan, bu iki kurum arasındaki yetki tartışmalarına tanık olmuştuk.
Önce, Anayasa mahkemesi ve Yargıtay’ın görev, yetki ve sorumluluklarına kısaca bir bakalım.
Anayasa mahkemesi; (AYM), Türkiye’deki anayasal yüksek yargı organlarından biridir. Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar.
Yargıtay’ın amacı ise, hukuki kararlarda birliği sağlamaktır. Adil ve adaletli bir halde kararları inceleyerek hepimiz için aynı işlemi uygular. Ele almış olduğu kararlar, temyiz başvuruları üzerinedir. Dolayısıyla diğer mahkemelerin üstlendiği vazife olan vaka incelemesi icra eden bir mercii değildir.
Yorum katmadan, şu Yüce Divan konusunu da hatırlatmakta yarar görüyorum!
Yüce Divan, sürekli görev yapan bir organ olmayıp, TBMM tarafından gerek görüldüğünde, anılan şekilde oluşur. 1961 Anayasası döneminde Yüce Divan görevi, Anayasa Mahkemesi’ne verilmişti. Halen yürürlükte olan 1982 darbe anayasasında da Yüce Divan, Anayasa Mahkemesi bünyesinde görev icra eder.
Bana göre; bu gerilimin ve karşılıklı restleşmenin odağında da bu var.
Yüce Divan, Cumhurbaşkanını, TBMM Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, yüksek yargı mensuplarını, Genelkurmay Başkanını ve kuvvet komutanlarını görevleriyle ilgili suçlarından ötürü yargılar.
Peki hangisi üstün? Anayasa mahkemesi mi? Yargıtay mı? Hiyerarşi açısından bakıldığında, Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay’dan üstün olduğu kabul edilmektedir. Bunun nedeni, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa hükümlerinin yorumlanması ve uygulanması bakımından son derece önemli görevlere sahip olmasıdır.
Son zamanlarda gündeme gelen Anayasa değişikliği tasarısıyla, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı ve görevlerinin tekrar düzenlenmesi düşünülmekte. Tasarıyla, Anayasa Mahkemesi, özellikle üye oluşumu ve görevleri bakımından yeniden yapılandırılmak isteniyor.
Uzun süredir Yüce Divan görev ve yetkisinin Anayasa Mahkemesi’nden alınarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na verilmesi gerektiği düşüncesi savunuluyor.
Yargıtay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi (AYM) ile yaşanan yargı tartışmalarıyla ilgili olarak “Temel hak ve özgürlüklerin korunması, yalnızca Anayasa Mahkemesinin değil, tüm yargı organlarının görevidir” diye açıklama yapmıştı. Devletin bu iki kurumu arasında, görev yetki ve sorumluluk paylaşımı konusunda anlaşmazlık olduğu gün gibi ortada.
Tüm bu tartışmaların, hazırlanacak olan yeni anayasa için ısınma turları olduğunu düşünüyorum.
Yanılmıyorsam geçtiğimiz yılın Kasım ayı idi.
Ne diyordu bilge lider? ” “Anayasa mahkemesi ya kapatılmalıdır, yada yeniden yapılandırılmalıdır.”
Ne gerek var değil mi!
25 nisan 1962 de kim kurmuş, neden kurmuş acaba bu anayasa mahkemesini? Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü de neymiş canım!
AYM 15 üyeden oluşuyor. Bunların 11’i bir şekilde Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor! Bazı yayın organlarında, AYM’nin bu kararı Cumhurbaşkanının yetkilerinin tırpanlanması olarak tanımlanıyor.
Hükümet kanadından yapılan açıklamada;
“Anayasa Mahkemesi böyle bir yetkisi olmadığı ifade ediliyor. “AYM Cumhurbaşkanı Erdoğan’a milletçe verilmiş yetkileri sınırlandırmadı sadece bu yetkinin KHK ile icra edilemeyeceğini, kanunla yerine getirilmesi gerektiğine hükmetti. Bunun için de 12 aylık bir süre tanıdı.” deniyor
AYM bu hükmü açıklamakta neden bu kadar gecikti? Yeni mi farketti?
Bence, AYM nin bu kararı ve zamanlaması son derece ilginç Ayrıca çok şeylere gebe gibi.
Bekleyip göreceğiz. Bakalım neler olacak.
İlyas Erbay
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
UÇKUR MESELESİ
-
HAYVAN HAKLARI DENİLİNCE
-
GERÇEKLERİN ÜZERİNİ ÖRTEMEZSİNİZ !
-
GERÇEK SORUNLARLA YÜZLEŞMEK
-
SİYASET BU DEĞİL
-
SAHTE HESAPLAR GÜNDEMİ
-
NASIL GÖRMEZSİNİZ
-
İnsanlaşmada Ölçü Birimi Olarak Dil
-
HALKIN ÖDÜLÜ
-
BAŞKAN GÜNEL’İN BASIN TOPLANTISI
-
BİR BABANIN DUYGULU ANLARI
-
İnsanın insana yaptığını hiç bir canlı kendi türüne yapmamıştır