Ana Sayfa Yazarlar 1.06.2023 543 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

FRANSA’NİN NICE’Sİ ile TÜRKİYENİN KUŞADASI

Vatanımdaki bir yerleri, yurtdışındaki bir yerlere benzetme alışkanlığım, genellikle yakın çevreme komik gelir. Yurt dışına hiç çıkmamış birisi olmam, görünüşte onları haklı çıkarıyor. Oysa günümüzde, ülke dışı coğrafyaları tanımak zor değil. Hele ki, bu kadar büyük TV ler evimizdeyken ve gezi videoları heryerdeyken ! Birazcıkta muhayyileniz genişse benimki gibi, durum çok doğallaşıyor. Doğallaşıyor, çünki gezi proğramlarında seyredilenle, kendi yurdundaki yerlerin benzerliklerini fark etmek zor olmuyor. Bazı boşluklar olsa da, onları hayal gücüyle hallediyorsunuz.

Bizim çocukluğumuzda TV yoktu. Dolayısıyla çizgi filmlerde. Masal dinlerdik; radyodan, büyüklerimizden, bir de plaklardan. Görüntü olmadan, birşeyi sadece dinlemek, hayal dünyasını çok geliştiriyor, çünki dinlediklerinin yahut okuduklarının görüntülerini, beyin kendisi özgürce canlandırıyor zihinde. Bu alışkanlık mı oluyor ? Ne oluyor artık bilemiyorum, ben gibi, gitmediğin görmediğin yerleri, gidip gördüğün yerlere benzetebiliyor, hatta daha da ileri gidip oraları gördüğünü de kabul edebiliyorsun.

En çok İrlanda’ya benzetirim biryerleri. Şöyle yeşilin bas bas bağırdığı, havanında bulutlu rüzgarlı olduğu vadileri görünce İrlanda diye bakarım. Karadeniz kızı olunca, karşına bir çok İrlanda yeri çıkıyor kuşkusuz. Teneke kepenkli, kireç boyalı, kubbeli pencereleri olan eski evlerin olduğu mahalleler Meksikadır bana. Issız yüksek dağlı koylar Guetemala. Yüksek dağlar ağaçsız, kayalık ve birbirini takip eden cinstense Tibet, ormanlıksa kaf dağı, yani Kafkasya ve Alpler olurlar bana. Hakkari’yi Tibete benzetmiştim, seneler evvel. Öyle muhteşem kayalık dağlar bir daha görebilir miyim bilmiyorum. Ben çok sevdim Hakkariyi. Hayatımda yaşadığım, en güzel günlerimin arasında yer alıyor Hakkari günlerim. Benim gibi doğa aşıklısı biri için muhteşem bir yer. Türkiye sınırları içinde hiçbir yere benzemeyen, eşsiz bir doğası var. Doksanı yılların başıydı. Körfez savaşı nedeniyle ülkemize gelen peşmergelerle ilgilenmek için gönderilmiştik. Şemdinli, Yüksekova ve Çukurcayı görmek böyle nasip oldu, tabii birde Van gölünü. Afyonun Sivrihisar civarına Teksas, Konya yolundaki uçsuz bucaksız toprakları Nevada olarak gören gözlerim var.

Nice’i ise TV de izlerken, Kuşadası olarak görmüşümdür . Belkide Safranboludayken Kuşadasına duyduğum özlem yüzündendi bu benzetiş. Bir yer bir yere bu kadar benzer dedim hemen. Haritaya bakınca, oranın da büyük bir koy olduğunu gördüm. Uzun bir plaja sahip güzel bir yer. Fakat minicik bir farklılık var. Nice güney doğuya bakıyor. Kuşadası ise batıya. Oradaki insanlar, muhtemelen güneşin doğuşunu denizden görebiliyorlar. Burası ise güneşin batışını. Sanki birbirlerini tamamlıyorlar. Fotoğraflarda aynı turkuaz deniz ! Plajları ise çakıl taşlı bizim milli parkımız gibi. Tabii Kuşadası’nın kumlu plajlarının da olması iyi bir avantaj. Bu benzerlik, yurtiçi turizm faaliyetinde kullanılabilir mi diye aklımdan geçmiyor değil ! Nice’ın denizinin temizlik durumunu gidenler bilir mutlaka. Böyle ayrıntıları mukayese imkanı, gidip görmeden mümkün olamıyor. Kuşadasının denizinin durumunu ise hepimiz biliyoruz. Zaman zaman oluşan kanalizasyon köpüklenmesi senelerdir halledilemedi maalesef. Öyle ki milli parkta bile bu sorun nedeniyle kimi zaman denize giremeden geri dönmüşlüğüm azımsanmayacak ölçüde diyebilirim. 2010 yılında Japonya’dan alınan kredi ile arıtma tesisi yapılıp, bu sorunun çözümleneceği vaat ediliyordu. Belki de yapılıp faaliyete geçmiştir, ayrıntıları bilmiyorum, ancak denizin mevcut durumu o yıldan bu yıla benim şahit olduğum kadarıyla olumlu yönde bir gelişme gösteremedi. Sorunun çözümü için bu kadar uzun bir zaman beklemek Kuşadasını geriye götüren etmenlerden en önemlisi olsa gerek. Kuşadası benim gördüğüm kadarıyla, coğrafi yapısı itibarıyla, dünyanın en güzel yerlerinden birisi. Belki de en güzel yeri, çünki engebeli tapografik yapısı sebebiyle, her nereye gidersen git, deniz heryerden seni selamlayıp CE diyor. Deniz kıyısına gittiğin her plajda, denizi ufuk çizgisine kadar belli bir yükselti üzerinden görebiliyorsun. Ayaklarının altına serilen böyle mücevher deniz görüntüsü eşliğinde, yürüyüş yapabilme imkanı kaç yerde bulunur bilmiyorum. Tüm bunların yanında, denizinin durağan değil, hareketli olması, köpüren dalgalarla gözlere bayram ettirirken, kulaklarında bayramını eksik bırakmıyor. Mutlaka bu ambiansta başı çeken yer, Kadınlar Denizi plajı. Ne var ki, bu sene yürüyüş yolu kıyısına dikilen çalımsı bitkiler yer yer deniz görüşünü kapatıyor. Oysa ki kumsal ve deniz görüşü, Kadınlar Denizi Plajının bence alameti farikasıdır. Kadınlar Denizi Plajında, bu güne kadar gördüğüm en güzel peyzaj, 2013- 2014 yıllarındaydı. O zamana ait bir çok fotoğrafımı hazinem olarak saklamaktayım.

Sevgilerimle,

Dyt.Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil