Sevgili okurlar bugünkü yazımda kritik ve otokritik ( eleştiri ve özeleştiri) üzerine sizlerle sohbet etmek istiyorum. Toplum olarak bu konuda yeterince bir kültürümüzün olmadığını belirtebilirim. Asyatik özelikler taşıdığımız için malesef ilişkilerimizde bu mekanizmayı kullanmaktan uzağız. Oysaki eleştiri ve özeleştiri mekanizması insan soyunun ulaşabildiği en yüksek ilişki ve diyalog biçimidir. Her türden ilişkilerimizde ortaya çıkan pürüz ve sorunları çözmede ve gidermede en kolay ve yararlı yol ve yöntem eleştiri ve özeleştiri yöntemi iken bizler bu yöntemi kullanmayı fazla bilmediğimizden kabalaşmayı seçer, çoğu zaman şiddet kullanırız.
Eleştiri; Karşıdaki insanın hatasını ona kavratacak şekilde izah etmek ve aynı zamanda doğrunun ne olduğunu da bu izah içinde ifade etmektir. Hem yanlışını ortaya koymak ve aynı zamanda doğru seçeneği de hata sahibine göstermektir. Eleştirinin bazı yanlarını iyi bilmek gerekir. Mesela ; Yerinde olması, zamanında yapılması, yapıcı, olması, geliştirici olması, uygun bir üslupla yapılması, alternatif olan doğruyu da kapsaması vb. Bu özellikleri taşımayan bir yaklaşıma “eleştiri yaptım ” demek mümkün değildir. Mesela hatanın üzerinden zaman geçmiş ise ondan sonra dile getirmek ve eleştiriyorum demek doğru olmaz. Yararsız olur. Buna zamansız olması itibariyle doğru eleştiri diyemeyiz. Ya da, birinin hatasını birebir eleştirmek imkanlı ve doğru olan iken durup durup üç beş kişinin içinde söylemek te eleştiri olmaz. Bu da yerindelik kıstasına uymadığı için doğru eleştiri sayılamaz. Alternatif çözümü içinde barındırmıyorsa, kaba ve yıkıcı- karşıdakini rencide edici bir uslupla yapılıyorsa bunlara da doğru eleştiri diyemeyiz. Demek ki eleştiriyi hem zamanında, hem yerinde yapacağız. Karşıdakinin hatasını dile getirirken ona doğru davranışın ne olması gerektiğini de izah edeceğiz. Aynı zamanda yapıcı, yer yer yüceltici bir nazik ve uygun uslupla yapacağız ki karşıdakini rencide etmeyelim. vb. Sevgili okurlar eleştiri yapmamızdaki amaç ; Karşıdaki kişinin hatalı yanını görmesi ve ondan arınmasını sağlamaktır. Kişiyi üzmek, kırmak, yerin dibine sokup daha da hatalara zorlamak amaç olamaz. Böyle bir yaklaşıma eleştiri diyemeyiz. Bizler çoğu zaman içimizde biriktiririz, zamanında dile getirmeyiz. Tam doluncada karşıdakinin üzerine öfkeyle içimizi kusarız. Sonuçta da yıkıcı ve yararsız bir davranışa girmiş oluruz.
Bu şekilde gerçekleştirilen tutumlara eleştiri diyemeyiz. Buna kavganın, darılmanın başlangıç fitilini ateşlemek demek yerinde bir tanım olur sanırım. Neden bizler eleştiri işini iyi ve doğru yapamıyoruz? Sanırım eleştiri ve özeleştiri bilincine ve kültürüne fazla sahip olmadığımızı söylersek bu soruya isabetli cevap vermiş oluruz. Bu da objektif olarak geri toplum gerçekligi anlamına gelir. Okumayan, araştırmayan, sanata, edebiyata mesafeli duran bireylerden oluşan toplumsal düzlemde eleştiri ve özeleştiri gibi yararlı bir yöntemin egemen ilişki ve diyalog biçimı olarak kullanılması zor bir iştir. Bilgi gerektirir, empati gücü, gelişkin vicdan ve toplum- insan sevgisi gerektirir. Sabır ve metanet gerektiren bir iştir doğru eleştiri yapabilme sanatını icra edebilmek. Sevgili okurlar bir sonraki yazımda özeleştiriye nasıl yaklaşıyoruz sorusuna cevap aramaya çalışacağım. Bir dahaki yazıda buluşmak üzere.
Doğan Karaağaç
4 Ağustos 2023