FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Yazarlar 18.09.2023 326 Görüntüleme

Şair , Yazar

Hayvanlara Doğru Yaklaşım Üzerine (2)

Sevgili okurlar insanların gittikçe artan çarpık ve sakat hayvan sevgisi konusunda başlattığım yazı dizimin ikinci kısmında sizlerle bu konuda sohbete devam etmek istiyorum.

Biyoloji bilimini az çok bilen her birimiz gezegenimizde yaşamakta olan canlı türlerin oluşum, gelişim, değişim koşullarını biliyoruz. Tabiatta yaşam çeşitliliği, türlerin oluşumu, değişimi ve dağılımı belirli kültür ortamlarının oluşması üzerinde olabilen bir şeydir. Belirli bir ısı, nem, zaman ve minerallerin kombinasyonu olduğunda canlının üreyeceğini biliyoruz. Her farklı canlı türü için bu kombinasyonun bileşenlerinin farklı nicelik ve nitelikte olması ise kaçınılmaz bir şeydir. Milyonlarca yıl içerisinde tabiatın koşullarının kendi içinde üreyip türemesine zemin sunduğu canlılar yaşamlarının ana şifreleri demek olan genetik bir kodlanmayla donanmışlardır. Buna DNA diyoruz. Yani ; Desoksribuz Nükleik Asit ( DNA). Doğanın diyalektigi her şeyde olduğu gibi canlılar aleminde de en az iki karşıtlık üzerinde şekillenmiştir. Her alanda bu karşıtlık hali ve bu karşıtlığın zorunlu biraradalığı – birlikte olma zorunluluğu söz konusudur. Canlılar aleminde eril ve dişil dünya olarak bu durum hayat bulmakta ve eril ve dişil olanın birbirini döllemesi ile türlerin devamlılığı sağlanmaktadır.

Sevgili okurlar gezegenimizde insan türü binlerce canlı tür içinde sadece bir türdür. Ve her tür tabiatın ana kanunlarına bağlı olarak spesifik bir biyolojik kodlanmaya sahiptir. Yani her türün genetik yazılımı milyonlarca yıl içinde oluşmuş ve farklı farklı yazılımlar gerçekleşmiştir. Mesela kuş uçar. Kedi uçamaz. Balık suda yaşar. Keçi otçul beslenir, aslan etçil beslenir. Dişil olan yumurtlar, eril olan yumurtlamaz vs. vs. İnsanlar olarak bizim türümüz de milyonlarca yıllar içinde oluşup gelişmiş ve bir genetik yazılıma sahip olarak şekillenmişiz ve düşüncede soyutlama yeteneği kazanarak diğer primatlardan ayrılarak özgünleşmişiz. Düşüncede soyutlama yeteneğini kazanmamız uzun bir evrimin sonucu olabilmiştir. Bu yeteneğimiz türümüzü tüm türlerden farklı olmaya yöneltmiş ve çevremize, doğaya, diğer canlılara müdahale etme gücüne vb.. ulaştırmıştır. İnsan türünün düşüncede soyutlama yeteneği kazanması ve bu yeteneğe bağlı olarak üretmeyi başarması esas olarak doğanın doğal seyrine ve akışına suni bir müdahaledir. İnsan üretme eylemi ve yeteneği ile doğal tabiat akışına bir müdahale içindedir. Tabi ki insan soyu bu müdahalesi ile kendi türünün yaşamını daha güzel kılmayı ve rahat yaşama ortamı yaratmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda her geçen gün daha gelişkin çabalar ve çalışmalar içine girmektedir. İnsan soyu bunu yaparken, kendisi için yaşam koşullarını daha kolay ve güzel kılmaya çalışırken kendisi dışında olan canlıların yaşam olanaklarını bozmakta ve onlar için yaşamı zorlaştırmaktadır. Bu durumu objektif olarak ele aldığımızda insan soyunun yaşamını sadece kendisi için kolaylaştıran çabalarının adını türümüzün bencilliği olarak ifade edebiliriz. Basit bir örnek verelim. Ateşi icat eden insan kendi türünün yaşamını bu buluşu ile çok kolaylaştırmış ve güzelleştirmiştir. Isınmadan pişirmeye, aydınlanmadan korunmaya kadar pek çok amaçla bu buluşunu kullanırken sayısız yangınlara da yol açarak diğer canlıların yaşam alanlarını ve olanaklarını ortadan kaldırmış ya da daraltmıştır. Silahlar ve aletler icat eden insan soyu kendi türü dışındaki türlere karşı ( ve tabi ki kendi turüne karşı da) amansız bir kulanım içine girerek tarih boyunca hayvanların ve bitkilerin yaşamına müdahale ede ede bugünlere gelmiştir. Tarihsel gerçeklik böyle iken, diğer türlerin kırımı üzerinde bir yaşam pratiğine sahip soyumuzun bu gerçekliği bu minvalde son hızla devam etmekte iken bir takım biçimsel ve gösterişsel eğilimlerin gelişimini görüyoruz.

Hayvan sevgisi çağımızda bir furya gibi gelişirken bunun nasıl bir sevgi olduğunu ortaya koymak, mevcut sevgi biçiminin içinde taşıdığı sahteliği ve çarpıklığı izah etmek büyük önem taşımaktadır. ” Gölge etme başka ihsan istemem” deyimi aslında insanların hayvanlara müdahale sürecinde en çok yerine oturan bir deyimdir. Hayvanlar konuşuyor olsalardı her halde en çok bu deyimi dillendirirlerdi. Gerçekten de hayvanlara gösterilecek bir sevgimiz varsa bunu onlara hiç karışmayarak en üst düzeyde ifade etmiş oluruz . Yani hayvan sevgimizin en yüksek pratikleşme biçimi onlara hiç karışmamak olsa gerektir. Çarpıcı şekilde ifade edersek hayvanları seviyorsan; Onları öldürme, onları kesip yeme, onları özgürlüğünden koparıp besleme. Sevgili okurlar çarpık hayvan ilgi ve sevgisinin mahiyetini irdelemeye sonraki yazılarımda devam edeceğim. Sonraki yazılarda buluşmak üzere.

Doğan Karaağaç

18 Eylül 2023

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

İlginizi çekebilir

NAMERTTİR NAMERT

NAMERTTİR NAMERT

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil