Ana Sayfa Yazarlar 27.06.2024 282 Görüntüleme

1985 yılında Hacettepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Lisans, 1989 yılı Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Lisans mezunu. Konya, Hakkari, Safranbolu Devlet Hastanelerinde Diyetisyen olarak çalışıp, 2005 yılında emekli oldu.

TREN MASALI

Mayıs ayındaydı. Karabük’ten Yenice’ye trenle gitmek istedim. Çocukluğumun tren hattında bir kez daha yolcu olayım, kızıma da çocukluğumun en güzel hatıralardan birisini bizzat yaşatayım istedim. Trenin penceresinden başımızı uzatıp, kıvrılan bedenini gösterecektim ona. Elimizle burnumuzun dibinde olan yemyeşil ağaçların yapraklarına dokunacaktık. Pencereden çıkardıģımız başımızla, trenin hızı ölçüsünde ki hava akımını, yüzümüzde hissedip, çığlıklar atacaktık yemyeşil doğaya beraberce ! Çocukluģum doğumumdan sekiz dokuz yaşlarına değin, bu tren hattında geçti diyebilirim. Yenicede yaşıyorduk ve Yenice dünyaya sadece bu tren hattı ile bağlıydı. Sık sık Karabüke giderdik . Çok uzun bir yolculuk değildi bu ! Yarım.saat belki kırkbeş.dakika !

Önemli olan süresi değildi zaten önemli.olan tren haricinde başka bir yolculuk imkanının olmamasıydı. Gerçi beş yaşımdayken upuzun bir tren yolculuğu da yapmıştım. Ankaradan İzmir’e yataklı kompartmanda gitmiştik ve ben bu yolculuğun keyfini unutamıyorum. Yolculuğumuzun büyük bir kısmını uykuda geçirsek bile, sabah gözümüzü, trenin kocaman penceresinden görünen manzarayla açmak muazzamdı doğrusu. Tren seyahatlerinin en muhteşem manzarası köprü geçişleridir. Tren yollarının köprüleri muhteşemdir. Muhteşemlikleri köprülerin yüksekliklerinde yatar. Kara yolu yapılmaya müsait olmayan, dik arazilerde yer alan tren yolları, haliyle yolcularına olağanın dışında manzaralar sunar. Muhteşemdir bu manzaralar; başka hiçbir taşıt çeşitinde bu imkan yakalanamaz.

Masalsı bir seyahat imkanıdır tren. Bu nedenle olsa gerek TRT Belgeselde tren yollarının muhteşem köprülerini gösteren bir belgesel yayınlanıyor. Avrupa ve Amerika’daki tren köprüleri bunlar. Bizde de böyle bir belgesel neden yapılmasın diyor insan. Böyle bir belgesel için, yapılmış hazır bir çalışma da var üstelik ! Cumhuriyetin başlangıcından bu yana yapılmış olan köprüleri anlatan KÖPRÜYET adı ile basılmış.bir kitabımız var ! Yazarı Hülya Sönmez Schaap. Yazarın ablası doktorumuz ile Safranbolu Devlet Hastanesinde yıllarca beraber teşriki-mesai yapmıştık..Şimdi de aynı sitede komşuluk yapmak , kitaptan haberdar olmamı sağladı ! Kimbilir belki İZ TV böyle bir belgesel hazırlar bizlere ! İzmiri beş yaşımda gördüm ben. Önce ağaçları dikkatini çekti ve hafızama yerleşti. Kocaman upuzun palmiyeleri burada gördüm. Karadenizden gelen bir çocuk olarak palmiyeler çok ilginçti elbette. Îzmir fuarını gezmiştik. Fuardaki çok fıskiyeli havuzlara hayran kalmıştım. Bir de yürüdüğümüz caddelerde kuşların içmeleri için koyulmuş minik fıskıyelerinden su akan altında da tabağı olan çeşmelere bayılmıştım. Çocuklar da çabuk susar, kuşlar gibi bizde ablamla birlikte buralardan çok su içmiştik. Tüm bunların yanında bir de ablaları beğendiğimi hatırlıyorum. Ne kadar çok güzel abla vardı burada. İzmirli kızlarının güzelliğini o yaşta ben de farketmişim demek. Aferin bana,. İnsan tabiyatı her türlü güzelliği seviyor ! İstasyon hafazamdaki aynı istasyondu. Hiç değişmemiş ! Değişmeyenlerden çok hoşlanırım.ben. Zamana direnmek, direnebilmek harikuladedir !

Tren istasyonlarının hemen hepsi de zamana direnir böyle. Nasıl mümkün oluyor bu direniş diye baktığımızda, binaların yapılış tarzından oldugunu idrak ederiz. Taş binalar dayanıklıdır zamana ! Tabii sadece bu değil, onların bunca senedir değişmeden kalmalarına sebep. Bir etken daha var ve bu taştan daha etkili. Tren taşımacılığı Atatürkten sonra biraz üvey evlat muamelesi görmüş. Gözden sürme edilmiş o. Böyle de olunca unutulmuş bir köşede, neredeyse kaderine terk edilmiş. Yoksa hafazanAllah istasyon binalarını da yıkıp yeni gıcır çok katlı betonarme binalar kondururduk elbet.! …Neyse işte, benim çocukluğumun istasyonunu böylelikle aynı halde bulabildim çok şükür ! Küçül bir bölümü iki katlı olan tek katlı uzunca bir taş bina ! Görüpte içine girince, ılık ılık bir şey aktı bu taş binaya kalbimden. Görevlilere konuştuk hemen , tren.kalkış saatlerini öğrendik. Tüm görevlilere ilgi ve alakaları için teşekkür ediyorum Tam o sırada tren de geldi. İçine bir girip çıkayım dedim. Her vagonda otobüs nizamında koltuklar vardı. Tercihim kompartman olsa da buna da razıydım. Kompartman yokmuş artık !

Belki başka başka hatlarda çalışan başka trenlerde vardır bilmiyorum fakat bizim treninize yoktu. Olsundu, çok mühimsemedim ! Trene adımımı atar atmaz, yoğun bir plastik kokusu hissettim. Vagona girdiğimde de aynı koku devam etti. Üstelik tren oldukça kirliydi. Pencerelerindeki tozdan neredeyse dışarısı görülemiyordu ve koltukların durumu da hiç iç açıcı değildi. Neye uğradığımı şaşırmış bir halde attım kendimi dışarı. Tozu kiri de tolere edip, inatla bu yolculuğu yapmayı, ne çok istedim bilseniz fakat plastik kokusu dayanılır gibi değildi ! Tahminim trenin tabanı plastik bir madde ile örtülmüş ve içeride de bu kokuyordu . Biliyorsunuz plastik sağlığa son derece zararlı bir madde. Solunumla bunu yolculara zorunlu olarak solutmak da neyin nesi, anlamak mümkün değil elbette. Büyük bir hayal kırıklığı ile evimin yolunu tuttum ben. Anılarımın güzelliğinde kalsın istedim tren ! Hafızamdan sildim son görüntüyü alelacele hemen

Dyt.Güner Erbay

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site web sitesi kurma webmaster By Uzman Tescil